Ayar Vermek

Yayınlama: 04.06.2025
Düzenleme: 04.06.2025 20:17
64
A+
A-

Aslında bu hafta “Gerçek Dost” konusunda bir makale yazmak istiyordum. Ama ülkemizde gündem öyle hızlı değişiyor ki, ben de bu yazımı öteleyerek “Ayar Vermek” konusunda sizlere gördüğüm, yaşadığım olayları da anlatarak değerlendirme yapmayı tercih ettim.

Tercih ettim diyorum, çünkü “Ayar Vermek” konusunda karşısındaki kişi/kişiler, kurum/kurumlar ne yaşar, ya da nasıl karşılanır bunları hesaplamadan yapılan açıklamalar, beni de bu yönde yazı yazmaya yönlendirdi açıkçası.

Yazıma başlamadan önce sizlere “Ayar” ne demek bunu aktarayım. Ayar, bir aletin, aygıtın ya da biz insanların sağlıklı, düzenli çalışması için yapılan dengeleme demek. Ama bu ifade argo olarak kullandığında hiç hoş karşılanmayacak manalara gidiyor.

Ayar, ayrıca gümüş, altın ya da “düşünce” gibi maddelerin saflık derecesini belirmek için de kullanılmaktadır.

Şimdi, buradan makalemin asıl konusu olan ayar vermenin “ayağını denk al” demenin farklı bir versiyonu olduğunu, doğruları söylememenin, eleştirmenin de usulsüz şekli olduğunu da bilmemiz gerekiyor.

Hepimizin şahit olduğu, en üsten en alta, en küçük birimden en üst birime kadar birçok kişinin, hemen hemen her yöneticinin, siyasetçinin birbirine adeta “Ayar Vermek” için çalıştığı son günlerde, yasa tanımamazlık, hoşgörüsüzlük, karşısındakini dinlememek, yaptığı her şeyin doğru olduğunu söylemek ve düşünmek adeta moda oldu.

Peki, böyle davranmak bize ne kazandırır? Aslına bakarsanız hep kaybeden taraf olmaktan başka hiçbir şey elde edemeyiz. Ama, o zaman neden birbirimizi hem siyaseten, hem kamusal, hem de özel yaşantımızda belli kalıplara sokmaya çalışıyor, bizden veya bizden değil şeklinde dizayn ediyoruz.

Geçen sene bu zamanlar hayatımdan kesitlere yer verdiğim “Bir İleri, Bir Geri” kitabım ile bir dizi senaryosu yazmaya başlamıştım.

Kazdağları’nın eteklerindeki köy evimizde biraz da tarımsal faaliyetler yaparak emekliliğimin tadını çıkarırken; gelen bir telefon sonrasında, bu kez sosyal medya ve internet üzerinden kendimi bildim bileli yaptığım gazeteciliğe yeniden başladım.

Hem yerel gazetecilikte, hem de kamuda yöneticilik yapmış emekli bir bürokrat olarak geçen bir yıl sonrasında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını görmek, her şeyi açık açık yazamamak, söyleyememek durumu ile karşıya olmak beni çok ama çok rahatsız ediyor.

Bir etkinliği, olayı tarafsız yazmak, ya da gördüğümüz, duyduğumuz olay veya konuları kamuoyuna aktaran biz gazeteciler de, bu “Ayar” konusunda oldukça muzdaribiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’de basın ile ilgili bir teklif olduğunu duymayanlarınız olmuştur diye, “Her eline telefon, kamera, mikrofon alanların, vergi kaydı olmadan bu mesleği yaparak” asıl mesleği ve geçimi gazetecilik olan arkadaşlarımızı ve bizleri de güç durumda bıraktığı şu günlerde, bizlere de “Ayar vermeye” çalışanları gördükçe, yaşadıkça üzülüyoruz.

Toplumsal olayları, kamusal faaliyetleri, meydana gelen kaza, yangın ve benzeri haberleri de aktarırken yaşadıklarımız, gazete ve internet haber sitelerimiz için reklam talebinde bulunduğumuzda adeta “Bize metazori mi yapıyorsunuz?” veya “Bize ayar mı veriyorsunuz?” ifadelerine dönüşünce şaşırmıyor değiliz.

“Ayar vermenin” şekil değiştirerek, başarı ve sonuca gitmenin önüne geçtiği şu dönemin “Daha ahlaki, daha paylaşımcı, daha dürüst, daha gerçekçi ve daha samimi” olacağı gün veya günlere geçmesini dileyerek, bu haftaki makalemi noktalıyorum.

Bu arada; 6 Haziran 2025 Cuma günü başlayıp 9 Haziran 2025 Pazartesi günü sona erecek Kurban Bayramınızı da en içten dileklerimle kutluyor, siz değerli okurlarımı ve takipçilerimi sağlıklı ve mutlu günler temennisiyle Allah’a emanet ediyorum.

Kalın sağlıcakla…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
  1. Mim Kemal Ertuğrul dedi ki:

    Tebrikler,iyi bayramlar …

error: Kopyalama Yasak