ÇOKEŞLİLİK MESELESİ: (4)
3- Ayetten Çıkarılan Hükümler:
Yetim kızların hakkını, hukukunu ve malını korumak, savaş mağduru dul kadınların sıkıntılarını gidermek amacıyla gönderilen bu ayetten İslâm âlimleri üç türlü evlilik çıkarmışlardır:
a- Bir erkek aynı anda dokuz kadınla evlenebilir.
b- Bir erkek aynı anda ancak dörde kadar kadınla evlilik yapabilir.
c- Bu ayetten evlenilecek kadınların sayısı veya çokeşlilik hükmü çıkarılamaz.
Şimdi bu hükümleri veya görüşleri gerekçeleriyle birlikte incelemeye çalışalım.
a- Bir Erkek Aynı Anda Dokuz Kadınla Evlenebilir mi?
Şia ve Zahiriye mezhebi âlimlerinin seslendirdiği bu görüş şöyle özetlenebilir:
“Ayetin, evlenilecek kadın sayısını belirleme amacını taşımadığını, yalnız yetimlere zulmü önleme hedefini güttüğünü ileri sürenler ise, bir erkeğin, dörtten fazla kadınla da evlenebileceği kanaatini belirtmişlerdir. Zira ‘mesna ve sülase ve rubaa, ikişer, üçer, dörder’ demektir. Ayetin anlamı, ‘her velisi bulunduğunuz yetimlerin dışında biriniz ikişer, üçer, dörder kadın alabilirsiniz’ demektir. Bunda kadın sayısını sınırlama yok, haksızlık edilebilecek yetimlerle evlenme yasağı vardır. Amaç, yetîmeleri kötü niyetlerden, haksızlıktan korumaktır. Şia ve Kur’an’ın yalnız zahirini esas alan Zahirîye mezhebine göre mesna, sülase, ruba’a kelimeleri; isneyn, selas ve erba kelimelerinden ma’duldur (dönüşmüştür). Vavlar da toplama içindir. Bu sayıların toplamı dokuz eder. Buna göre insan, dokuz kadını nikâhı altında bulundurabilir. Hz. Peygamber (sav.)’in, dörtten fazla kadınla evli olan sahabelerine, dörtten fazlasını boşamalarını emrettiği hakkındaki rivayetler, onlara göre zayıftır. Onlar, dörtten fazla kadınla evli bulunmanın, yalnız Hz. Peygamber’e mahsus olduğuna dair bir delil olmadığını söylemişlerdir.
Fakat onların bu delillerine rağmen Dört Halife devrinden bu yana dörtten fazla kadınla evli bulunan bir Müslüman olmamıştır. Bu uygulama, Şia ve Zahirîye’nin görüşlerini zayıflatabilir. Kaldı ki Ahzab Suresinin 50’nci ayetinde, “Bu, Müminlere değil, yalnız sana mahsustur’ cümlesi, bu müsaadenin, yalnız Hz. Peygamber (sav.)’e mahsus olduğunu göstermektedir”. (Prof. Dr. Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, c. 2, syf: 198-199).
Buna göre Şia ve Zahiriye mezhebi, ayetten aynı anda dokuz kadına kadar evlenmenin mümkün olduğu hükmünü çıkarmışlardır. Ancak bu görüş geçmişte de, bugün de marjinal kalmış ve fiili uygulama da böyle olmamıştır.
Bu görüşü dikkate almasak bile öteden beri İslâm hukukunda çok eşlilikle ilgili iki görüş tartışıla gelmiştir. Biri yetimlerin hukukunun ve mallarının korunmasıyla birlikte aynı anda dörde kadar kadınla evlenmeye ruhsat veren görüş, diğeri ise âyetin evlilikle ilgili bir hüküm getirmediğini, sadece yetim kızların haklarının ve mallarının korunmasıyla ilgili olan ve tekeşliliği savunan görüştür. Çokeşliliği savunanlar ise bunun bir emir olmadığını ihtiyaca göre bir ruhsat olduğunu da belirtmişlerdir. Şimdi bu görüşlerden de bazı misaller verelim.
b- Bir Erkek Aynı Anda Dörde Kadar Kadınla Evlenebilir mi?
Âlimlerin çoğunluğu bu ayetten bir erkeğin aynı anda ancak iki, üç veya dört kadınla evlilik yapabileceği hükmünü çıkarmışlar ve daha önce sınırsız olan evliliği, bu ayetin dört kadınla sınırladığını belirtmişlerdir. Ayetle ilgili görüşlerden, yorumlardan bazılarını nakledelim:
“Fıkıh âlimlerinin ortak fikri şudur: Bu âyet evlenilen kadınların sayısını sınırlar ve dörtten fazla kadınla aynı anda evli olmayı yasaklar. Hadislerde bunu destekler niteliktedir. Taif’in başkanı Gıylan, Müslüman olduğunda dokuz karısı vardı. Hz. Peygamber (s.a) ondan sadece dört tanesini bırakıp diğerlerini boşamasını istedi. Hz. Peygamber (a.s) Nevfel b. Muaviye’ye de beş karısından birini boşamasını emretmiştir.” (Mevdudi, Tefhimu’l-Kur’an, ter: Heyet, Nisa 4/3, dipnot: 5).
“… Aynı zamanda bu emirde şart koşulan adalet önkoşulundan yola çıkarak, çok kadınla evliliğin tamamen yasaklandığı sonucuna varmakta tamamen yanlıştır. Bu, Kur’an’ın görüşü değil, sadece Batı Hristiyanlığından çok etkilenmiş olan bazı Müslümanların görüşüdür…” (Mevdudi, AGE, syf: 291-292).
“… Bu âyetle daha önce sınırsız olan çok evlilik, adalet şartına bağlı olarak dört sayısıyla sınırlandırılmış; ayrıca tek evlilik teşvik edilmiştir.” (Dini Kavramlar Sözlüğü, Teaddüd-i Zevcât Md., s. 638).
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an-ı Kerim Mealinde ayetle ilgili şu açıklama yapılmıştır:
“Bu ayette yer alan ‘nikâhlayın’ emri, gereklilik anlamı değil, ruhsat ve cevaz anlamı taşımaktadır. Bu itibarla İslâm dininde çok evlilik kural değil, gerektiğinde baş vurulacak istisnai bir durumdur.” (DİB. Kur’an-ı Kerin Meali, Nisa 4/3, dipnot: 2).
Dolayısıyla açıklamada çokeşliliğin ancak gerektiğinde başvurulabilecek istisnai bir durum olduğu vurgulanmış, ancak o gerekliliğin neler olduğundan söz edilmemiştir.
Ünlü âlim Şah Veliyyullah Dihlevî de bu ayeti açıklarken yetim kızlara haksızlık yapılmaktansa tek kadınla evlenilmesini savunmuş ve şöyle demiştir:
“… (Kimi) kişilerin kendi himayelerinde olan yetim kızların güzel ve mal sahibi olmaları halinde, başkalarıyla evlenmelerine müsaade etmeyip, onları kendi nikâhları altına almaları, buna karşılık da evlilik haklarına babaları olan kızlarla evlilikte olduğu gibi riayet etmemeleridir” . Bu konuda Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:
‘Eğer yetimlerin haklarına riayet etmekten korkarsanız beğendiğiniz başka kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin.’ (Nisa, 4/3).
Allah Tealâ, insanın kimsesiz diye hakkını gözetmeyeceğinden endişe ettiği yetimi nikâhlamayı, ya da aralarında adalete riayet edemeyeceğinden korkması halinde birden fazla kadınla evlenmeyi ya- saklamıştır.” (Şah Veliyyullh Dihlevî, İslâm Düşünce Rehberi / Hüccetullahi’l-Baliğa, Cilt: 2, syf: 349).
Şu hâlde Dihlevî’ye göre çokeşlilik ancak adalet şartına bağlanmıştır. Şia kültürüyle yetişmiş olan İranlı Seyyid Hüseyin Nasr ise dört kadınla evliliği dört yönlü Kâbe’ye benzeterek şöyle savunmuştur:
“Geleneksel aile aynı zamanda toplumda sağlamlık unsurudur ve bir Müslümanın evlenebileceği dört kadın, dört yönlü Kâbe gibi, bu sağlamlığı sembolize eder. Çoğu kimseler, İslâm’ın böyle bir aile yapısına neden müsaade ettiğini anlayamaz ve bu yüzden, çokevlilik sanki yalnız İslâm’da varmış gibi, İslâm’a saldırıda bulunur…” (Seyyid Hüseyin Nasr, İslâm İdealler Gerçekler, s. 124).
Bilindiği gibi Hz. Muhammed (sav.) yaklaşık 23 yıl peygamberlik yapmıştır. Bu sürecin 13 yılı Mekke’de geçmiştir. O Mekke döneminde vefat edinceye kadar Hz. Hatice ile tek eşli bir hayat sürmüştür. Acaba Peygamber Efendimizin bu evliliği Kâbe gibi sağlam değil miydi? Hz. Ali’de eşi Hz. Fatma vefat edinceye kadar tekeşli bir hayat sürmüştür. Acaba onunda bu evliliği sağlam değil miydi? Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’nin ve Şafiî mezhebinin kurucusu İmam Şafiî’nin de tek eşli oldukları rivayet edilmektedir. Acaba onların evliliği de Kâbe gibi sağlam değil miydi? Dolayısıyla Seyyid Hüseyin Nasr’ın konuyla ilgili iddiaları temelsiz kalmaktadır.
Bu açıklamalardan İslâm’da asıl olanın tek eşlilik olduğu ancak zaruri durumlarda ve adalete riayet etmek şartıyla dört kadına kadar evliliğe de izin verildiği görüşünün egemen olduğu anlaşılmaktadır. Bu görüşü savunanların genel olarak iddia ve gerekçelerini şöyle özetleyebiliriz:
Âyetin, erkeklere birden fazla kadınla evlenme izni vermesi öteden beri tenkit ve itiraz konusu olmuştur. Ancak bu izni adalet ve hayatın değişen şartları içinde ele almak gerekir. İslâm’a göre zina kesin olarak haramdır ve zinaya giden yolları tıkamak gerekir. Erkeğin cinsel yönden güçlü ve yeterli, kadının ise zayıf ve isteksiz olması veya doğurgan olmaması halinde, savaş vb. sebeplerle erkeklerin azalması ve kadınların çoğalması gibi durumlarda, erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi zaruri hale gelebilir. Böyle durumlarda, erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi bir emir değil izindir. İkinci, üçüncü, dördüncü eş olacak hanımda buna mecbur değildir. Ayrıca bu izin kayıtsız, şartsız olmayıp adalet şartına da bağlanmış, buna riayet edemeyeceğinden korkanlara da bir kadınla yetinmeleri emredilmiştir. Tüm bu kayıtlar ve şartlar bir arada düşünüldüğü zaman İslâm’ın bu izninin, zaman içinde değişen şartlara ayak uydurma bakımından en müsait yol olduğu da açıkça anlaşılmaktadır. (Bk. Prof. Dr. Hay- rettin Karaman ve Ark., Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Nisa 4/3, âyetinin açıklaması, TDVY.).
Bu açıklamalardan erkeğin zinaya düşme ihtimali, cinsel yönden güçlü olması, kadının doğurgan olmaması, erkeklerin azalması, kadınların çoğalması vb. nedenlerle erkeğe birden fazla kadınla evlenme izni verildiği ve böyle bir evliliğin adalet şartına bağlandığı belirtilmektedir. Zaman içinde değişen şartlara göre bu evliliğin de değişebileceği yani tek kadınla evlenilebileceği de vurgulanmaktadır.
Ancak kadının zinaya düşme ihtimali, kadının cinsel yönden güçlü ve istekli olması, erkeğin kısır olması, kadınların azalması, erkeklerin çoğalması durumunda nasıl hareket edilecektir? Bu konularda ikna edici bilgiler verilmemiştir. Özellikle kadın erkek eşitliği açısından bu soruların cevabı önemlidir.
“Zamanın değişmesiyle ahkâmın değişmesi inkâr edilemez bir gerçektir” ilkesinden hareketle toplumsal ayetleri zamana ve toplumun ihtiyaçlarına göre yorumlamak gerekirken, ya da uzman müçtehitler ve tüm İslâm Hukukçularının iştirakiyle Diyanet İşleri Başkanlığı koordinatörlüğünde içtihat ederek uygulanır hale getirmek gerekirken bir dogma haline getiriyoruz. Böylece maalesef kendi elimizi bağlıyor, kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz. İslâmî değerleri Arap örfüne göre yorumluyor sorunlarına çözüm üretemediğimiz gençleri dinden, İslâm’dan soğutuyoruz.
İnsanlık kadın erkek eşitliğini bayraklaştırırken, güvencesiz kadın ve kızları koruma altına alırken, yetim kızların ve dul kadınların emniyeti için sosyal güvenlik kurumları oluştururken, bizim hâlâ dokuz kadınla, dört kadınla evlilikten ve çokeşlilikten bahsetmemiz ayıptır, günahtır…