Edirne’nin Aynalı Süpürgesi

Yayınlama: 21.09.2025
99
A+
A-

Bundan 43 yıl önce 80’li yıllarda Çan Lisesi sıralarında öğrenci idim. Ülkemizin tüm okullarında olduğu gibi bizim okulumuzda da belli aralıklarla heyecanlı geçen münâzaralar düzenlenirdi. “Münâzara” sözlükte; bir konu üzerinde belirli usûl ve kurallara uyarak yapılan tartışma, delil ve misal getirerek karşılıklı konuşma olarak tanımlanmakta. Bu münâzaraların baş konularından biri de “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” kesin cevabı olmayan deyimiydi. Bu deyimi hangi takım daha iyi savunur ve fikrinin doğruluğunu kabul ettirir ise o takım kazanırdı. Genelde hangi takım kazanırsa kazansın öğretmenlerimizin kanaati ve bizlere söylediği “Çok okuyarak çok gezen olurdu.”

Bu girizgâhı neden yaptım? Geçtiğimiz günlerde 1363 yılından İstanbul’un fethine kadar Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış olan serhat şehrimiz Edirne’ye günübirlik de olsa kısa bir gezimiz oldu. Şehre girer girmez uzaktan bizleri Mimar Koca Sinan’ın muhteşem ustalık eseri Selimiye Camii selamlıyor. Şehrin her sokağında, her adımında Osmanlının silinmez eserleri ilk günkü canlılığı ile yaşamaya devam ediyor. Edirne Eski Camii, Üç Şerefeli Camii, Arasta, Bedesten, Alipaşa kapalı çarşıları, sarayları, Kırkpınar Er Meydanı… Edirne’ye gelenlerin neredeyse hepsinin ziyaret ettikleri yerler olarak da bu listeyi sizlerle paylaşabiliriz.

Edirne Üç Şerefeli Camii’nin yanından yürüyerek ilerliyoruz. Sadrazamların kaldığı saray yapısının bulunduğu bu yer bu gün rekonstrüksiyonlarla yeniden düzenlenerek Edirne Valiliği olarak hizmet veriyor. Edirne Valiliğini geçer geçmez karşımıza tarihi Devecihan çıkıyor.

Devecihan’a girer girmez ise o tarihin efsunlu havası bizleri hemen sarıp sarmalıyor. XV. yüzyılda inşa edilen bu iki katlı yapı farklı dönemlerde, farklı amaçlarla kullanılmış. Alt katta ismini aldığı kervan develerinin bağlandığı ve dinlendiği yerler korunarak ziyaretçilerin görmesi için düzenlenmiş. Han olduğu dönemde alt kat gelenlerin binek hayvanlarının dinlenme alanı olarak kullanılmış. Bu gün ise Devecihan2000 yılında yapılan son restorasyon ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün kullanımına verilmiş. Alt kat tamamen sergi salonu, el sanatları atölyeleri ve çay kahve içebileceğiniz nezih dinlenme alanından oluşuyor. Üst kat ise İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Selimiye Yazma Eser Kütüphanesi’nin kullanımına verilmiş; tarihi yapı gerçekten nezih bir kültür ortamına dönüşmüş.

Bu el sanatları kısmında dolaşmaya başladığımızda karşımıza bir süpürge atölyesi çıkıverdi. Günlük hayatta hiç dikkatimizi çekmeyen “süpürge” ve bu atölye bu denemeyi yazmama vesile oldu. Girizgâhta bahsettiğim lise yıllarımdan önceki çocukluk çağımda 70’li yıllarda Çan’da tüm hanelerimizde temizlik bu geleneksel el yapımı süpürge ile yapılırdı. Her hafta Çan’da kurulan pazarda ve küçük esnaf dükkânlarında satılırdı. Belki kırk yıldır geçmişte evlerde kullanılan bu süpürgeyi görmüşlüğüm yoktu; bu günkü çocuklarımız ise beklide ömürlerinde bu el süpürgesini hiç görmedi. Çünkü artık ülkemizde seksenlerde başlayan gırgır, elektrikli süpürge ve akıllı süpürgeler evlerimizin temizliğinde kullanılıyor. Nereden nereye? Bu vesile ile hemen bu nostaljik atölyeye yöneliyorum. Tabi bu süpürgeler annemin evimizin odalarını süpürdüğü süpürgeden bir yönüyle ayrılıyordu. Bunlar süslü püslü, aynalı süpürgelerdi.

Süpürge yapımına devam eden ustaya selam veriyorum. Tanışmamızda adının Varol Kuzu olduğunu öğrendiğim ellili yaşlardaki usta, süpürgeciliğin baba mesleği olduğunu kendisinin de kendini bildiğinden beri bu mesleği severek yaptığını söylüyor. Tabi şimdilerde artık yaptığı süpürgeler evleri temizlemekten çok, bir dekoratif malzeme, bir hatıra eşyası olarak satın alınıyormuş. Gerçek boyutlarında süpürgelerde, farklı ebatlarda süpürgelerde mevcut. Gayrı ihtiyari “Varol usta bu süpürgeler neden bu kadar süslü?” diye soruyorum. “Bunlar şu an Aynalı Süpürge olarak adlandırılıyor. Aslında Aynalı Süpürge Edirne’mizin çeyiz geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Eskiden her genç kızın çeyizinde yer alan aynalarla süslenmiş süpürgeye Gelin Süpürgesi denilirdi. Bu gün Edirne’ye gelen ziyaretçilerimizin hatıra olarak aldığı süpürgeler Aynalı Süpürge olarak kültür hayatımızdaki yerini almıştır. Genç kızın becerikli, hamarat olduğunu simgeleyen bu süpürgeler her genç kızın çeyizinde yer alırmış. Tabi halk arasında süpürgelerle ilgili farklı rivayetlerde anlatılmaktadır.”

“Bu işten para kazanabiliyor musunuz?” diye sorularıma devam ediyorum. Vural usta “Çok şükür ekmeğimizi çıkarıyoruz” diyerek Edirne geleneğinde yer alan Aynalı Süpürge üretimine severek devam ediyor. “Edirne’de süpürge borsamız var; bu işi benim gibi yapan üç-dört arkadaşımız daha var diyor” Biz de kendisine Edirne kültüründe yer alan bu geleneği devam ettirdiği için çok teşekkür ediyoruz ve hatıra olarak Vural ustanın el emeği aynalı süpürgelerinden bir adet hatıra olarak alıyoruz.

Ben gezilerimde internette yazan rotalardan sapmayı, hayatın olağan akışının devam ettiği farklı yörelerin  özelliklerini yansıttığı alanları keşfetmeyi de seviyorum Tabi yerimiz dar olduğu için yeme içme ile ilgili kısma maalesef hiç geçemiyorum. Sadece Edirne’nin ciğerinin tadına bakmadan dönmemenizi tavsiye etmekle kifayet edeyim.

Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı bilir bilemiyorum. Fakat ben Öğretmenlerimizin bize telkin ettiği “Çok okuyarak, çok gezen bilir” fikrine bir de “çok yazanı” eklemek istiyorum. Kelâmı daha fazla uzatmadan bir sonraki yazıda buluşmak üzere veda edelim.

error: Kopyalama Yasak