Önceki yazılarımızda üretimin temel unsurları olan doğa, emek ve sermaye kavramlarına değinmiştik. Ancak bu unsurların tek başına üretim yapabilmesi için bir araya getirilmesi gerekir. İşte bu noktada devreye giren kişi, girişimci ya da müteşebbistir. Girişimci, diğer üretim faktörlerini organize ederek üretimi başlatan ve yöneten kişidir.
Girişimcilik kavramı, dilimize Fransızca “Entrepreneur” (üstlenen, yöneten kişi) kelimesinden geçmiştir. Müteşebbis ise Arapça’da “şabaşa” (yapışan, sarmaşan) kökünden türemiştir. Her iki kavram da ticaret, sanayi gibi alanlarda doğa, emek ve sermayeyi bir araya getirerek kar amacıyla risk üstlenen kişiyi tanımlar.
Tarih boyunca sermaye birikimi sağlandıktan sonra, iş bölümü ihtiyacı doğmuş ve bu üretim unsurlarını koordine edip verimli bir üretim süreci oluşturacak girişimci figürü ortaya çıkmıştır. Girişimcilik kavramı, ilk kez 1750’li yıllarda Fransa’da kullanılmaya başlanmıştır.
Girişimciliği birkaç farklı şekilde sınıflandırabiliriz:
• Devlet İktisadi Teşebbüsleri (KİT’ler): Mülkiyeti devlete ait olan Ziraat Bankası, Gestaş, kamu hastaneleri gibi örnekler bu kategoride yer alır.
• Özel Teşebbüsler: Mülkiyeti özel şahıslara ait olan işletmelerdir. Örneğin, ecza depoları, avukatlık büroları ve marketler bu gruba girer.
• Karma Teşebbüsler: Hem devletin hem de özel sektörün ortak olduğu girişimlerdir. Bazı otoyollar, şehir hastaneleri, köprüler ve tüp geçitler bu sınıfa örnek verilebilir.
Girişimciliğin bir diğer sınıflandırması ise girişimcinin yapısına göre yapılır:
• Gerçek Kişiler: İnşaat müteahhitleri, fabrika sahipleri gibi bireyler.
• Tüzel Kişiler: Şirketler, iş ortaklıkları gibi hükmi şahıslar.
Tarihten önemli girişimciler arasında, Ford Motor Company’nin kurucusu Henry Ford, Mercedes’in kurucusu Gottlieb Daimler ve Bosch’un kurucusu Robert Bosch örnek verilebilir. Günümüzde ise Elon Musk (Tesla), Jeff Bezos (Amazon), Bill Gates (Microsoft) ve Steve Jobs (Apple) dünya çapında tanınan girişimcilerdir.
Ülkemizde de önemli girişimciler bulunmaktadır. Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç, Sabancı Holding’in kurucusu Sakıp Sabancı, ve onların ardılları Türkiye’de girişimciliğin önde gelen isimlerindendir. Yakın çevremizden ise rahmetli Dr. İbrahim Bodur, Zeynep Bodur Okyay, Hüseyin Onan ve Ali Doğan gibi isimler, Türkiye’deki girişimcilik tarihine damga vurmuşlardır.
Türkiye’nin ilk kadın girişimcilerinden biri olan Behire Hakkı Hanım, 1913 yılında kadınlara hizmet veren bir terzihane kurarak tarihe geçmiştir. Aynı zamanda Osmanlı Türk Hanımları Esirgeme Derneği üyesi olan Behire Hanım, Paris Terzi Akademisi’ne de üyedir ve kurduğu terzihanede kadınlara terzilik eğitimi de vermiştir.
Sonuç olarak girişimcilik, tarihsel olarak diğer üretim unsurlarından daha sonra ortaya çıkmış olsa da modern ekonomilerde vazgeçilmez bir yere sahiptir. Girişimcinin temel amaçları arasında kar elde etmek, sürdürülebilir olmak, büyümek ve toplumsal fayda sağlamak yer alır. Girişimcinin üretimden aldığı pay ise “kar” olarak tanımlanır.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere, hoşça ve dostça kalınız.