Akran Zorbalığı ve Çözüm Önerileri

Yayınlama: 31.05.2025
Düzenleme: 31.05.2025 13:39
87
A+
A-

Son zamanlarda ülkemizin dört bir yanından gelen haberler hepimizi derinden sarsıyor. İstanbul’da semt pazarında bir çocuk, akranları tarafından bıçaklanarak hayatını kaybetti. Konya’da 10 yaşında bir çocuk, yine yaşıtları tarafından boğazı sıkılarak komalık edildi. Bu iki örnek, buzdağının sadece görünen kısmı. Benzer olaylar her şehirde, her ilçede yaşanıyor. Çocuklar arasında giderek artan şiddet dalgası, hepimizin geleceğini tehdit ediyor.

Ben Çan ilçesinde yaşıyorum. Otuz yıl boyunca bu topraklarda eğitimcilik yaptım. Yüzlerce, binlerce çocukla karşılaştım. Her birinin gözünde umut, merak, öğrenme arzusu vardı. Ama son yıllarda o gözlerin yerini öfke, güvensizlik ve kontrolsüzlük aldı. Ve artık sokaklarda küçücük çocukların birbirine zorbalık ettiğini, baskı kurduğunu, hatta şiddet uyguladığını görüyoruz. Bu çocuklar, arkadaşlarını korkutarak, döverek, hatta öldürerek kendilerine bir yer edinmeye çalışıyorlar.

Bu tablo karşısında en büyük sorumluluk hepimize ait. Ancak açık konuşmak gerekirse, en temel sorunlardan biri ailelerin bilinçsizce sergilediği tutumdur. Çocuk bir hata yaptığında, bir başka çocuğa zarar verdiğinde, bir öğretmene saygısızlık ettiğinde, pek çok veli onun arkasında duruyor. Okula çağırdığımız velilerin büyük bir kısmı “Benim çocuğum yapmaz,” “Yaptıysa bir bildiği vardır,” “Öğretmen de neymiş?” gibi cümleler sarf ediyor. Hâl böyle olunca çocuk hatasını ne görür ne de sorumluluk almayı öğrenir.

Bir öğretmen, öğrencinin davranışını düzeltmek için disiplin uyguladığında — ki bu her zaman ceza değildir, bazen sadece yönlendirmedir — soluğu CİMER’de alan velilerle karşılaşıyoruz. Sonra soruşturma başlatılıyor. Öğretmen yıpranıyor, caydırılıyor, susturuluyor. Öğrenci ise bu düzenin içinde büyüyüp kendi doğrusunu kendi yazıyor: “Ne yaparsam yapayım, annem babam benim yanımda.”

Sevgili anne babalar,

Çocuğunuzu sevin. Onun arkasında olun. Ama onu kayıtsız şartsız savunarak, hatasını görmezden gelerek değil. Onu gerçek dünyaya hazırlayarak, davranışlarının sonuçlarıyla yüzleştirerek sevin. Bir çocuğa her zaman haklı olduğunu göstermek, onu hayat karşısında zayıf, empatisiz ve saygısız kılar.

Saygıdeğer yetkililer,

Bu sorunun çözümü yalnızca okulların omzuna yüklenemez. Emniyet birimleri, belediyeler, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri, rehberlik servisleri iş birliği içinde çalışmalı. Okullara daha fazla psikolojik danışman atanmalı. Mahalle düzeyinde çocukları hedef alan sosyal faaliyetler artırılmalı. Ve en önemlisi, öğretmene yeniden güven duyulmalı, onun yetkisi ve itibarı korunmalıdır.

Saygıdeğer toplum,

Susarak hiçbir şeyi çözemedik. Her geçen gün yeni bir çocuk şiddetin ya mağduru ya da faili oluyor. Bu döngüyü kırmak için ses çıkarmalıyız. Mahallede gördüğümüz bir zorbalığı görmezden gelmemeliyiz. Okullarda öğretmenlere destek vermeliyiz. Sosyal medya paylaşımlarıyla değil, sahada, yüz yüze, gerçek çözümlerle harekete geçmeliyiz.

Ben artık emekliyim. Ama içimdeki öğretmenlik hiç bitmedi. Çünkü bu ülkenin çocukları bizim en kıymetli hazinemiz. Onları kaybedemeyiz. Daha fazla bıçaklanan, dövülen, bastırılan çocuk haberi duymamak için bugün elimizden geleni yapmalıyız.

Yarın çok geç olabilir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

error: Kopyalama Yasak