Peynirci Baba’dan bir kilo lor, tatlıcı Hızır Baba’dan yarım kilo şam baba tatlısı aldım eve dönüyorum.
Tam da Babalar Gününde babalara gelmek bu olsa gerek.
Sosyal medyada büyük çoğunluğu göçmüş baba görselleri akıyor.
Kenarları tırtıklı siyah beyaz fotoğraflardaki babalar geldi aklıma… Sonra çözünürlüğü düşük renkli fotoğraflardaki babalar…
Şimdi çözünürlükleri arttırılmış gerçeklikle detaylandırılmış dijital fotoğraflardaki renkli babalar…
Siyah beyaz fotoğraflarımız da var tabii ama onlar babalık öncesine ait kayıtlar…
Çocuklar babalarının babalık öncesi hallerinden sorumlu tutulamazlar değil mi?!
Bir defa babalık öncesi döneme ait anmayı gerektiren ortak hikayeleri yoktur!
Sanırım bizim babalık zamanımız süren haliyle son iki dönemin kapsamında.
Genç ve bekârken bana sormuşlardı “Baba nedir?” diye…
Esprisiyle şöyle demiştim de saçmaladığıma yorumlayıp gülmüşlerdi: “Baba insanın üreme denklemindeki eril değişkendir.”
Neyse ki insan daha netiyle dede olunca varılası babaya varıyor.
Ağlamaya her zaman yol verdikleri için göz yaşları anaların yanaklarında sıkça yakamozlar gibi parıltı saçarlar; bilirsin ki az sonra durulur…
Fakat baba nadir salar göz yaşını. Dağladı mı bir yakar ki…