Muhtemelen Pazartesi günü ya da sonraki hafta çıkması beklenen CHP Kongrelerinin “BUTLAN” kararı sonrası, son Genel Başkan Kemal Bey’in CHP’nin başına geçmemesi konusunda Özel-İmamoğlu ekiplerinin büyük bir baskı oluşturduğunu, daha şimdiden Kılıçdaroğlu’nun hain ve sarayın adamı ilan edildiğini ibretle izliyoruz.
Balgat’ta ikamet ettiğim yıllarda bize komşu sitelerden birindeki 3-1 dairesinde mütevazı yaşamına şahit olduğum ve altılı masa döneminde hayatımda ilk kez CHP’li bir cumhurbaşkanı adayı olarak kendisine oy verdiğim Kemal Bey’i görece tanıdığımı düşünüyorum. TBMM Refah Partisi grubunda görev yaptığım 90’lı yıllarda SSK Genel Müdürü idi ve o yıllarda da alçak gönüllü, sempatik tavırlarıyla bizim Refah Partisi grubundan gelen talepleri de önemserdi. Bu konuda bir kaç anekdotum da vardır.
Ailesini, çevresini göz önünde tutmaz, siyasetten zenginleşmeye meyletmez, dürüst ve ahlaklı bir tarzı olduğunu Ankara’da bilenler bilir. Siyasette kimsenin adını bile bilmediği oğlu, bilim çevrelerinde saygın bir bilim insanıdır.
Baykal sonrasında Kılıçdaroğlu’nun, CHP Genel Başkanlığına seçildiğinden beri, CHP’nin onlarca yıldır toplumun değerlerinden kopuk jakoben elitlerin, monşerlerin elinden kurtarılması, partiyi daha pragmatist, halkçı ve muhafazakar değerlere saygılı bir çizgiye çekilmesi hususunda büyük bir çaba sarf ettiğine ülke olarak şahit olduk. Başörtülüleri bile onun döneminde genel merkez yönetimlerinde gördük.
Onun bu çabaları sayesinde CHP çok partili dönemde en yüksek oy oranlarına ulaştı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %48, Mahalli İdareler Seçimlerinde yüzde 37,76 oy aldı, bugün itibariyle birinci parti konumuna geldi. Kemal Bey döneminin açılım politikaları böylece sonuç almış görünüyor.
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesini bahane ederek, bazı CHP’li üyelerin rüşvet yolsuzluk iddiasıyla geçen kongrede partiyi ele geçiren yeni yönetim, şimdi “Butlan” kararıyla karşı karşıya. Kongre delegelerine İmamoğlu ve ekibi tarafından verilen rüşvet iddiaları CHP dışından değil, bizzat CHP’lilerden geliyor.
Biz DEVA Partililerin, dürüstlüğü ve ahlâkî özellikleriyle öne çıkan lideri Ali Babacan’ın yolunda, bu türden gayrı ahlâkî yolsuzluk ve rüşvet iddialarına duyarlı seçmenler olarak yeni yönetimin seçilmiş biçiminden başlayarak siyaset biçimlerini tasvip etmemiz mümkün değil. Kaldı ki Sn. Özel’in Genel Başkanlığının ilk kez MHP Lideri Bahçeli tarafından gündeme getirilmesi, seçilir sevilmez Sn. Cumhurbaşkanı ile Sarayda verdikleri fotoğraflar ve hemen ardından Sn. Cumhurbaşkanı tarafından New York’a götürülmesi ve orada Türk Evi’nde Sn. Cumhurbaşkanının talebiyle basın toplantısı düzenlemesi ve oradaki söylemleri gösteriyor ki, iktidar kendi muhalefet liderini de kendisi belirliyor ve akredite ediyor. Bu akreditasyon ne hikmetse Kemal Bey’e değil, Özgür Bey’e nasip oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP’li belediyelerde patlayan yolsuzluk soruşturmalarından ve yargılamalarından sonra, partisinde bir temizlik operasyonu yapmak istemesi, muhtemel bir “butlan” kararından sonra, partisini kayyuma devretmektense görevi devralmak istemesi, neden bazı CHP’lileri rahatsız ediyor anlamak mümkün değil.
2026 sonunda muhtemel bir Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Bey’in bu kez, AK Partili seçmenden de oy alma potansiyeline sahip Ali Babacan gibi dürüst ve liyakat sahibi bir adayla CHP’li seçmene Avrupa’nın ve Dünyanın tanıdığı, çağdaş değerlerle de bezenmiş bir Cumhurbaşkanı adayı takdim ederek, hukuka ve demokrasiye dönüşü sağlayabilir. Yarının sahibi var, lakin sürprizlere de hazırlıklı olmak lazım.