Kocabaş Çayı’nın alüvyonlu topraklarının tarımına imkân verdiği kadar, eski usul tuğla kiremit üretimine de imkân verdiği Büyükpaşa Köyü’nde tuğla ve kiremit ocakları pek çok ailenin geleneksel geçim kaynaklarındandı.
Asırlardır kol gücüne dayalı bu geleneksel üretimi babadan oğula devam ettiren köylülerimiz 1960’lı yılların başında tüm imkânlarını birleştirerek modern bir kiremit fabrikası kurmaya ve birlikte daha çok kazanmaya karar verirler. Davutoğlu İbrahim lakaplı merhum dedemin de aralarında bulunduğu Büyükpaşa Köylüler, hanımlarının, kızlarının kolundaki bilezikleri, damlarındaki öküzleri satarak zorluklarla topladıkları paralarla Başak Toprak Sanayii A.Ş. isimli bir şirket kurarlar.
Şirketin kuruluşuna Çan’dan Niyazi Konukçu, Mustafa Göçen gibi bazı merhum iş adamları da küçük birer hisse alarak katkıda bulunurlar. Girişimi duyan Küçükpaşa, Durali, Hurmaköy gibi köylerden bazıları da şirkete küçük hisselerle ortak olurlar. Şirket için öncelikle Büyükpaşa Köyüne 250 metre mesafede 31,5 dönüm büyük bir fabrika arazisi satın alınır. Yaklaşık 1000 metrekare fabrika alanı 1500 metrekare de kurutma alanı olmak üzere 2500 metrekare kapalı alan inşa etmek üzere temeller atılır ve inşaata başlanır. Daha sonraki çeşitli dönemlerde bu yapıya, 500 metrekare çapında iki büyük taş fırın, 75 metre uzunluğunda ve 1,5 metre çapında devasa bir baca ve yönetim odaları ilavesiyle çok büyük bir tesis inşa edilmiş olacaktır.
Tam da o yıllarda, 1962’de, Almanya ülkemizden işçi alımına başlamıştır. Önce merhum babam Almanya’ya gider, sonra da döner iki amcamı eşleri ve çocuklarıyla beraber Almanya’ya götürür. Aradan yıllar geçer, hissedarların maddi imkânsızlıkları nedeniyle fabrika inşaatı uzun süre bitirilemez. 1966 yılına gelindiğinde Büyükpaşa Köylüler üç oğlu Almanya’da olan dedeme gelirler ve fabrikanın maddi imkânsızlıklar nedeniyle faaliyete başlayamayacağını, oğullarının hisseleri satın alarak para göndermeleri gerektiğini söylerler.
Dedem de detaylı bir mektup yazarak bizimkilere durumu anlatır. Almanya’da aile meclisimiz kurulur ve yatırım kararı alınır. Üçkardeş zaten eşleriyle birlikte çalışıp düzenli para biriktirmektedirler ve eşit miktarda hisse almaya karar vererek, nerdeyse tüm hissedarların o zamana dek ödedikleri hisselerin tamamından fazlasına sahip olacak kadar ödeme yapmaya başlarlar. 1969 yılına gelindiğinde, dedemden bir mektup daha gelir. Sorunlarla baş edilemediği, fabrikanın esas sahipleri olan büyük hissedarlardan birinin fabrikanın başına gelmesi talep edilmektedir. Aile meclisi bir kez daha toplanır ve ilk önce gelen ilk önce dönsün denilerek merhum babamın fabrikanın başına dönmesi kararlaştırılır.
Babam köye, fabrikanın başına döndüğünde karşılaştığı manzara çok moral bozucudur. Bir kere bir fabrikanın çalışabilmesi için en temel ihtiyaç olan elektrik yoktur. Köyümüze o tarihten yaklaşık 6 yıl sonra elektrik hattı çekilebilecektir. Sonra, yapılan tüm sondaj çalışmalarına rağmen yeterli su bulunamamıştır ve yaklaşık bir km. uzaktan, Kocabaş çayından, su pompalamak için zamanın teknolojisi müsait değildir. Kiremit üretimi için en temel madde olan şirket arazisindeki toprak kalitesi, çatlatmadan kiremit üretimine elverişli değildir.
En önemlisi de elindekini ve avucundakini önceden sermaye için fabrikaya göndermiş olan babamın dönüşünde bu sorunların üstesinden gelebilecek maddi imkânı da kalmamıştır. Yanında yaşayan kayınvalidesinin İzmir Bergama’daki evini, pamuk tarlası ve zeytinliğini de satarak işe koyulur. Öncelikle elektrik enerjisi sorunu için, Aliağa Belediyesinin şehir elektriği için kullandığı küçük bir oda büyüklüğündeki ve sekiz saatte iki varil motorin tüketen dev bir jeneratör getirip kurar. Fabrika için daha önceden alınan makinalar Turgutlu’daki kiremit fabrikalarından çıkma ikinci el makinalardır ve her biri sorunludur. İmkânlar dâhilinde yine Turgutlu’dan bir de tuğla işleme makinası alıp getirir. Tüm denemelere ve Turgutlu’dan getirilen ustaların tüm çabalarına rağmen çatlaksız üretim yapılamayan kendi toprağımız yerine bu kez, taşıma yoluyla Hurmaköy altından toprak taşıyarak faaliyete başlanır. Yeterli su ihtiyacını karşılamak için de fabrika binasının yanına 75 metrekare büyüklüğünde dev bir su havuzu inşa edilir ve yeraltından çekilebilen az miktardaki suyun depolanarak kullanımı sağlanır.
Turgutlu’dan getirilen ustalar, fabrikamızdaki işçilerin eğitimini sağlayıp dönerler. Özellikle yaz aylarında, tarım faaliyetleri dolayısıyla köyümüzde işçi bulmak da ciddi bir sorundur. Çevre köylerden zor şartlarda her gün 40-50 işçi bulmak ve onları sabah akşam taşıyarak bu iş disiplinine uyum sağlatmak da apayrı bir zorluktur. Bütün bu zorluklara rağmen başta kendi köyümüz Büyükpaşa olmak üzere Bahadırlı’dan Yayaköy’e kadar tüm köylerimizde yüzlerce insanımız fabrikamızda ilk sigortalarına kayıt olarak istihdam edildiler ve bugün yüzlerce aile, ilk sigortası Başak Toprak Sanayii A.Ş.‘den ödenerek emekli olmuşlardır.
Bu süre zarfında Almanya’daki iki kardeş de her izne geldiklerinde biriktirdikleri tüm parayı fabrikanın ihtiyaçlarına harcamaya devem ettiler. Hatta zaman zaman başkalarından alınan borçları ödemek zorunda kaldılar. 1978 yılına gelindiğinde merhum babam, tüm varlığını yitirmiş ve büyük amcam Merhum Davut Benli’ye fabrikanın yönetimini devretmiş ve köyden ayrılmıştı. Bir iki yıl kadar da amcamın idaresinde ama her geçen gün umutsuz bir vaka olarak ağır aksak işletilen fabrika şartellerini durdurup kepenklerini kapatmak durumunda kaldı.
Merhum Babam hep derdi ki, “evet, fabrikanın başlangıçta her şeyi yanlıştı, ehil olmayan, okumamış ama samimi insanların gayretleriyle fizibilitesi yapılmadan kurulmuştu; ama eğer, Turgut Özal’ın dönemindeki teşvik ve destekler dönemine yetişebilseydik bu fabrika bugün de Türk sanayiine hizmete devam edebilirdi.”
Davut Amcamın büyük oğlu Selahattin Benli’nin büyük fedakârlıklarıyla, küçük hisselerin toplanması, ödenmesi gibi çok zorlu ve on yıllar süren mücadelenin sonunda anonim şirket ancak 2000’li yılların sonunda feshedilebildi. Bugün fabrikanın arazisi üzerinde hala bu devasa tesisin bina ve bacaları müthiş bir teşebbüs hikâyesine tanıklık ediyor. Böylesine müthiş bir hikâyeyi ilk kez yazmak ve kayıt altına almak da galiba aileden biri olarak bendenize nasip oldu.
Bu hikâyede adı geçen ya da geçmeyen ama bu hikâyede tuzu biberi olan tüm köylülerimize, yakın köylülerimize ve tabii ki Benli ailesinin büyüklerine rahmet olsun.