Doğrudan Yana

Yayınlama: 05.08.2025
22
A+
A-

Geçtiğimiz hafta “Gerçekler Neden Kabullenilmez? başlığı ile yaşanmış hikâye ve örnekler de vererek gerçeklerin kabul edilmediğini, hatta gerçekleri yazdığımızda siyasetçiler başta olmak üzere birçok kesimden “Doğruyu söylemek ve yazmanın artık geçerli olmadığını” duymaya başladık.

Bu bizim, doğru yolda olduğumuzu bir kere daha gözler önüne sererken; bir törende karşılaştığımız sayın siyasetçilerden biri de elimi sıkmamak için benden adeta fellik fellik kaçtı ve göz göze gelmemeye çalıştı.

Bu haftaki makaleme de bu nedenle “Doğrudan Yana” başlığını vererek, doğruları yazmaya devam edeceğimizi ve bundan da asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha tekrarlıyorum.

Gelelim bu haftaki yazımıza. Sayın siyasetçimiz ile bu törenin bitiminde yemeğe geçerken ayaküstü de olsa selamlaştık. Bana yazdığım “İlmi Siyaset” ve “Yetkili-Etkili” başlıklı yazılarıma çok kızdığını, konuların kendi üzerinden ele alınmasını da hoş karşılamadığını ifade ederek, ulusal basında da şahsı adına haberler yapıldığını (yaptırıldığını), hiç de umurunda olmadığını söyledi.

Ben hiç de öyle olduğunu sanmadığımı, gerçeklerin ve doğruların bir gün mutlaka ortaya çıkacağını kendisine iletmeme rağmen bir türlü ortak noktada buluşamadık.

Buluşamadık diyorum, çünkü yanında İl ve ilçe başkanı da olan değerli siyasetçimiz her zamanki gibi telefonla konuşuyormuş gibi yaparak halktan kaçtığı gibi, bu kez de yemek salonuna geldiğimiz için kendisine ayrılan yere geçti ve bizim de hararetli ve boynumu sıkarak canımı da acıtmaya çalıştığı konuşmamız sona erdi.

Kendisi ile uzun yıllar gerek benim özel sektörde, gerekse kamuda bürokraside birlikte görev yaptığımız ve “Uzatılan el hep tutulur” diyen bu siyasetçimizin unuttuğu bir şey var. O da, bizim hep ama hep “Doğrudan Yana” olduğumuz ve bu yolda da yürümeye devam edeceğimiz.

Son bir şey daha… Öyle birilerini görevden alıp kendi ekibini oluşturma adına yerel atamalar yaptırmak değildir siyaset. Çünkü, siyaset toplum adına ve yararına yapılması gerekir ki, yıllar sonra bile unutulmasın.

Bu haftaki yazıma bir erkeğe neden koca, kadına da karı denir açıklayarak son vermek istiyorum. Tabii, sayın siyasetçimiz bundan da üzerine alınmazsa?

Ayakkabının, terliğin, çorabın, arabaya koşulan atların eşi olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Belki bir ömür eşlik ediyor diye…

Koca, bilge demektir, koca demek dağ demektir. Dağ ne kadar Yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksik demektir.

Dağların yücesine de kar yağar diye, kadın pak ve masum olduğu için o yüce dağın üstünü bir ömür örtüp sürü olduğu söylenir.

Yani bir erkek, bir kadına yani hanıma, evlenme isteğini ilettiğinde, ona; ben koca bir dağım, sen de karım ol diyerek, ona “Baş Tacım ol” demektedir.

Sayın siyasetçimiz sen de gel bizlerin “Baş tacı ol”. Yazdıklarımızı bir eleştiri olarak kabul ederek çözüm üret ki, ismin görev süren sonrası bile unutulmasın.

Bu duygu ve düşüncelerle bir yazımın daha sonuna gelirken siz değerli okurlarımı ve takipçilerime sağlıklı ve mutlu günler dileyerek Allah’a emanet ediyorum.

Kalın sağlıcakla…

Yazarın Son Yazıları
07.07.2025
02.12.2024
05.05.2025
04.06.2025
error: Kopyalama Yasak