Ne kadar empatik, ne kadar da sempatik davranıyoruz? Veya gerek aile, gerek iş, gerekse toplumsal yaşantımızda empati kurabiliyor muyuz? Başka bir değişle sempatik görünüşümüzü empati ile beraber kullanabiliyor muyuz?
Günlük yaşantımızda yaşanan, yaşadığımız olayları değerlendirdiğimde, siyasilerden başlayarak birçoğu kişinin hiç de empatili davranmadığını, sadece başkalarını memnun etme ve şirin görünme uğruna sempatik olmaya çabaladığını söylemek yanlış olmaz.
Nedir bu empati? Empati, başkasının duygularını anlama, anladığı bu duyguları, paylaşma ve başkasının davranışlarının arkasındaki motivasyonu içselleştirebilme yeteneğidir. Duygusal zekanın temel öğesi olan empati, benlik ve diğer kişiler arasında bağlantıdır. Kişiler; başkalarının deneyimlediğini, bu şekilde anlayarak davranış gösterir.
Bu bağlamda; şöyle demek sizce nasıl olur?
Aslında hiçbirimiz empati kurmak istemiyoruz. Empati kurup kendimizi karşımızdakinin yerine koyup karar vermek, onun gibi düşünüp çözüm üretmek yerine kısa vadeli, günü kurtarmak amaçlı davranışlarla sonuca gitmeyi tercih ediyoruz.
Neden ve niçin böyle davranıyoruz sıra soruna veya sorunlara gelince?
Yine siyasilerden mi bahsediyorsun diyenlerinizi duyar gibi oluyorum. Başta siyasilerimiz olmak üzere vatandaşa yardımcı olmak için göreve gelenler, halka hizmet etmek için aday olanlar sizce seçim sonrasında da sempatikler mi ve her zaman empati kavramının bilinciyle çözüm odaklı mı çalışıyorlar?
Bugünlerde hepimizin gazete, dergi, televizyon ve sosyal medya dahil tüm yayınlarda ve haberlerde gördüğü olaylarda acaba empatili davranılıyor mu?
Cevabınız, cevabımız evet ise, sorun değil yok… Hayır ise, demek ki daha söylenecek çok şey vardır demektir.
Biz gazeteciler peki ne kadar görevimizi yasalara uygun, kayıt dışı olmadan, tarafsız, empati kurarak yapabiliyoruz muyuz? Kendimden yola çıkarak cevap verecek olursam, Cumhuriyet Başsavcılığına gerekli yasal başvuruyu yapmış, alındı belgesini almış, ilgili mülki amirliğe kaydını yaptırmış, vergisel ve kamusal kayıtlarım olan, meslekte 35 yıllık geçmişi ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilen Turkuaz renkli Sürekli Basın Kartı sahibi olarak haber yapacağım tarafların mutlaka görüş veya görüşlerine yer vererek yorum dahi yapmadan haberlerimi paylaşıyorum.
Peki, hiç mi yanlış ve hata yapmadım? Hatasız kul olmaz deyiminden yola çıkararak benim de yanlış yaptığım ve yanlış bilgi verdiğim haberler de olmuştur. Ancak, hiçbir şekilde bu haberlerimi silmeden veya kaldırmadan gelen açıklamaları da yayınlayarak düzeltmeler yapmışımdır.
Şimdi, bir soru sorarak yazımı şu anlık noktalamak istiyorum.
Sizlerin, bizlerin veya kamuoyunun her zaman göz önünde olan mülki-idari amirlerden, siyasilerden başlayarak ildeki veya ilçedeki askeri yöneticiler dahil bir konuda, talepte ulaşmak istenilen tüm bürokratlar, daire müdürleri veya yöneticileri; daha sizin sorun, talep ve isteklerinizi dinlemeden “Benim bu telefonuma nasıl ulaştın, nerden aldın, kim verdi?” şeklinde sorgulamasıyla karşı karşıya kalıyor ve bu ilgililer de bir dahaki sefere ya o arayanı engelliyor ya da telefon numaralarını değiştiriyorsa sorgulanması gereken budur.
Haftaya yeni konu veya konularda buluşmak dileğiyle siz değerli okurlarıma ve takipçilerime sağlıklı ve mutlu günler dileyerek Allah’a emanet ediyorum.
Kalın sağlıcakla…
(Dipnot: 05.05.2025 tarihi itibarıyla 55’den 56’ya geçerken doğum günüm nedeniyle arayıp soran tüm eş, dost, akraba ve siz okurlarıma teşekkür ediyorum.)