Bir hikâye de Hayreddin Karaman Hoca’dan, bk. Y. Şafak, 26 Nisan 2009:
İri yarı bir adam elinde kasap bıçağı ile camiye dalmış:
“Ey cemaat içinizde Müslüman var mı?” diye bağırmış.
Herkes sus pus olmuş sadece yaşlı ve zayıf bir amca ayağa kalkmış ve, “Ben varım evladım” demiş. Eli bıçaklı adam amcanın, “Bir dakika dışarı gelir misin?” diyerek koluna girmiş ve camiden çıkarmış.
Cami bahçesinin bir köşesinde bağlı bir koyunun yanına götürüp, “Amca adağım var, şu adak kurbanımı İslami usullere göre kesmeme yardımcı olur musun?” demiş.
Yaşlı amca koyunu kesmiş, yaşlılık bu ya her taraf da kan olmuş. Bu sefer adam “amca yüzmeme de yardımcı olur musun?” demiş.
Amca, “Oğlum görüyorsun yaşlıyım, zaten hayvanı zor kestim ve yoruldum. Camiye git birini daha getir, beraber yüzelim” demiş.
Adam elinde kanlı bıçağı ile tekrar camiye girip bağırmış: “İçinizde başka bir Müslüman daha var mı?”
Yaşlı amcayı götürüp kestiğini zanneden cemaat korkudan ses çıkaramamış, ancak hepsi birden gözlerini yeni gelen imama çevirmişler.
Tabii can tatlı. İmam da “Ne bakıyorsunuz be, şurada size iki gün namaz kıldırmakla Müslüman mı olduk yani” demiş…
Bu Müslümanlıkla buraya kadar…
Bu kıssa Hacı Bayram Veli’yi hatırlattı. O da çadırına giren müritlerini boğazladığı intibaı vererek onları sınamış, samimiyetlerini test etmişti. Böylece samimi iki erkek bir kadın müridi olduğunu görmüştü…
Şu hâlde, göstermelik Müslümanlıkla hedefe varılamaz. Yufka yürekli insanlarla çetin dağlar aşılamaz. İmanında samimi olmayanlar meydan okuyamazlar. Dava adamı gözü kara olmalı ve meydan okumasını bilmelidir. Ömürlerinde bir defa bedel ödemeyi göze alamayanlar hayatlarının her aşamasında bedel ödemeye mahkûmdurlar…