Kazdağları… Mitolojide İda Dağı, destanlarda “Yunan Tanrılarının (!)” bile gölgesinde huzur bulduğu kutsal dağ… Bu dağın eteklerinde, özellikle Çan yöresinde üretilen bir hazine var: meşe balı, halk arasında bilinen adıyla kara bal.
Çiçeklerden değil, meşe ormanlarının kalbinden doğuyor bu bal. Arılar, meşe yapraklarında yaşayan küçük canlıların salgıladığı tatlı özsuyu topluyor, onu kendi emekleriyle dönüştürüyor. Ortaya koyu renkli, ağırbaşlı, tok bir bal çıkıyor. Sıradan ballar gibi değil; daha yoğun, daha derin, daha besleyici.
Bugün Kazdağlarının meşe balı, yalnızca ülkemizde değil, yurt dışında da ödüllerle taçlandırılıyor. Avrupa fuarlarında “farklı, karakterli, güçlü” diye övgüler alıyor. Çünkü içinde Kazdağlarının temiz havası, ormanların gölgesi, toprağın bereketi var.
Ama bu balın ardında sadece Kazdağlarının doğası değil, aynı zamanda yerel üreticilerin alın teri var. Ben de yıllarca arıcılık yaptım, özellikle meşe balı ürettim. Bilen bilir, arıcılık dışarıdan göründüğü gibi kolay değildir. Çok emek isteyen, masraflı ve meşakkatli bir iştir. Bir seferinde yetmişin üzerinde arı tarafından sokuldum; aldığım ilaç yüzünden iki gün boyunca uyudum. İşte bu balın her kaşığında biraz da bu zahmetin, bu sabrın izi vardır.
Meşe balı, sadece sofralarımıza lezzet katan bir tat değil; aynı zamanda bedenimize şifa, bağışıklığımıza güç veren doğal bir destek. Mineral ve antioksidan zenginliğiyle, çağımızın yorgun düşmüş bünyelerine adeta direnç kazandırıyor. Her kaşık, doğanın sessiz bir mucizesi.
Ne yazık ki bazen kendi değerlerimize bizden önce başkaları sahip çıkıyor. Oysa Kazdağlarında, Çan’da üretilen bu kara bal, Anadolu’nun gururla dünyaya sunabileceği en nadide ürünlerden biri. Bir kaşık balda bile Kazdağlarının ruhunu taşımak, bu toprakların kıymetini bilmek demektir.
Belki de yapmamız gereken, sabah kahvaltılarımızda o kara balı sofraya koyarken sadece tat almak değil; aynı zamanda bu topraklara, bu dağlara, bu arılara ve onların peşinde koşan arıcılara teşekkür etmektir. Çünkü Kazdağlarının kara hazinesi, bize sadece bal değil; doğayla kurduğumuz bağın en tatlı meyvesini sunuyor.