“Okullar, sadece sınava hazırlayan değil hayata hazırlayan kurumlar da olmalıdır.”
Neredeyse dünyanın tamamında, örgün eğitim adı altında tornadan çıkar gibi herkes aynı eğitimden geçirilerek tek tip insan modeliyle aynı kalıba sokulmaya çalışılmaktadır. Maalesef bizler; eğitimi sadece okul, not ve sertifika ile sınırlandırdığımız için dışarıdaki öğretim yöntemlerine kendimizi kapatmış bulunmaktayız. Oysa eğitim, etrafı duvarlarla çevrili yerleşkelerde devam eden bir süreç değildir. Tam aksine eğitim; köyde, kentte, taşıtlarda, evlerde, mabetlerde, pazarlarda, bürolarda, yeşil alanlarda kısacası hayatın tüm alanlarında, her zaman ve her yerde yaşanan bir süreçtir.
Günümüzde eğitim sisteminin bu uygulanış şekline yönelik hem Doğu’dan hem de Batı’dan çeşitli eleştiriler gelmekte ve sistem sorgulanmaktadır. Çocuklarımızı; kalabalık müfredata boğulmuş, bir ömür boyu okuyup hiçbir şey öğrenilmeyen eğitim sisteminden kurtarmamız gerekir. Bu nedenle çocuklarımızın; hayatı tanıyacağı, anlamlandıracağı, yeni pratikler kazanacağı, kendi kültürünü tanıması için bir eğitim yöntemi olarak açık kaynak eğitim dediğimiz (Outdoor, piyasa) eğitiminden geçmeleri gerekmektedir.
Okuma yazma bilmediği halde (ümmi olan) peygamberimize ilk emir olarak “ikra” (oku) emrinin verilmesi de sadece bildiğimiz harflerle okuma olmayıp “kâinatı oku” manasında; hayatta nasıl döngü var, güneş nasıl her gün doğudan doğuyor, batıdan batıyor, insanlar, hayvanlar nasıl çoğalıyor? diyerek kâinatı anlamaya çalışmanın da o eğitimin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.
John Taylor Gatto, “Eğitim; Bir Kitle İmha Silahı” isimli kitabında, insanın doğasının açık öğrenme sistemine daha uygun olduğunu, açık öğrenme sistemi ile herkesten her şeyden istifade edilebileceğini vurguluyor. Bir mekâna kapatmaya dayalı sisteme karşı çıkarak okulu, zihinleri kontrol etmeye yönelik uzatılmış çocukluk ve ötelenmiş bir yetişkinlik olarak tarif eder. Okulların, öğrencilerin özgürlük gelişimini ketlediğini, itaatkâr kitleler oluşturmayı hedeflediğini savunarak zorunlu eğitim sisteminin, çocuklara başarılı kimseler olmak yerine tüketiciler olmayı öğrettiğini söyler.
Forrest Carter de “Küçük Ağaç’ın Eğitimi” kitabında, Outdoor (okul dışı) eğitimlere örneklerle insanları doğa ile uyum içinde olmaya yönlendirerek şu değerlendirmeyi yapar:
“İnsanlara devamlı bir şey vermek yerine iş öğret. Sana bağımlı hale gelmesin. Sana bağımlı olursa o zaman onun kişiliğini alır ve çalarsın. İnsanlara, çocuklara işler ve sorumluluklar vererek güvendiğinizi gösterebilirsiniz. Toprakla irtibatı olmayanlar delirebilirler. New York’un toprağı olmayan insanlarla dolu olduğunu, yarısının bu şekilde yaşamaktan delirdiğini, insanların bu nedenle kendilerini vurarak veya pencereden atlayarak intihar ettiğini” belirtiyor.
Önemine vurgu yapmış olduğum Outdoor (okul dışı) eğitimlerinin tam bir uygulanışını geçtiğimiz aylarda seminer için davet edilmiş olduğum Derya Öncü Eğitim Kurumlarının hafta sonu eğitim kampında gördüm. Yüzlerce öğrencinin, öğretmenlerinin gözetiminde hayata hazırlanmak ve doğada her türlü zorluğa karşı yaşam mücadelesi vermek, sağlıklı bir vücuda sahip olmak ve zinde kalmak için Sportif İzcilik Faaliyetleri yaptıklarını gördüm.
Çoğunluğu Erzincan/ Kemahlı bir grup idealist iş adamı ve eğitimcinin 30 yıl önce kurmuş olduğu Derya Öncü eğitim kurumlarının, Öncü nesil yetiştirmekteki gayretlerini görünce geleceğe dair ümitlerim de arttı. Kurum yetkilileri; “Milli Eğitim Bakanlığının da izniyle ülkemizin tarihi ve kültürel mekanlarına eğitim gezileri düzenlediklerini, yurtdışına dil okulları için öğrenci götürürerek ve gittikleri ülkenin kültürü ile ilgili geziler yaparak okul dışı eğitimlere önem verdiklerini ifade ettiler.
Hafta sonu kampları hakkında bilgi veren öğretmenler; “Okul dışı kamplarımız, öğrencilerimizin modern yaşamın getirdiği karmaşadan uzaklaşarak, kendilerini daha iyi anlamalarına, ortak hareket etme ve toplumsal sorumluluklarının bilincine varmalarını sağlıyor. Günlük yaşam, ev düzeni gibi temel yaşam becerilerinin öğrenilmesi, öğrencilerimize pratik bilgi ve deneyim kazandırıyor. Beraber kalınan ortamlar, ekip çalışmasına dayalı oyunlarla, yapılan ikram ve paylaşmalarla öğrencilerin sorumluluk bilincinin artırılması, iş birliği, dayanışma, yardımlaşma ve gibi temel değerlerin sosyal bağlarının ve toplumsal dayanışmanın güçlenmesi sağlanıyor.
Yine lunapark, halı saha, havuz gibi oyun içerikleri ve eğlenceli programlarla öğrencilerin gelişimlerine katkı sağlayarak, hayal güçlerinin zenginleştirilmesi, güçlendirilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Geleneksel oyunlar: istop, mendil kapmaca, bisiklet gibi etkinliklerle öğrencilerin fiziksel gelişimlerine katkı sağlanmış ve öğrenciler geleneğimizin oyunları ile tanışarak zorda kalan arkadaşına yardım, birlikte hareket etme kabiliyetlerinin geliştirilmesine katkı sağlanmaktadır.
Sabah yürüyüşleri, doğanın güzellikleriyle buluşarak ruhsal dinginlik ve tefekkür imkânı, güne pozitif bir başlangıç yapma fırsatı verirken, doğa ile olan bağlarının güçlendirilip yaşamın derin anlamları üzerine düşünmeleri sağlanıyor.
Manevi etkinlikler ile ruhsal dengelerini sağlamalarına, kendi farklı yönlerini keşfederek iç dünyalarına yolculuk etmelerine kapı aralanıyor.”
Öğrencilere, okul dışında manevi bir atmosfer kazandırmak amacı ile düzenlenen kamp programında; beş vakit namaz ile cami kültürü oluşturulmakta, namaz sonrası yapılan öğretmen sohbetleri aracılığıyla öğrencilerin, hayatın anlamını sorgulamaları ve manevi derinliklerini geliştirmeleri sağlanıyor. Ayrıca yine namazdan sonra tarihimizdeki öncü şahsiyetlerin hayatlarından, verdiği mücadelelerden kesitler aktarılarak çocuklarımıza, tarihimizdeki öncü; rol model olmuş bilim, sanat ve devlet adamlarımızın tanıtımının sağlandığı gözlemlerim arasında yer aldı.
Ayrıca dışarıdan getirilen, alanında uzman seminerciler ve tecrübeli kişilerle yapılan sohbetler, manevi derinliğin artırılmasına katkıda bulunuyor. Çünkü iyi yetişmiş, tecrübeli bir insanı bir saat dinlemek onlarca kitap okumaktan daha faydalıdır. Birbirinden kıymetli ve idealist öğretmenler tarafından, “Bencil olmadan şahsiyetli bireyler olma” basamakları oluşturulurken gelecek için nasıl öncü nesiller yetiştirildiklerine bizzat şahit oldum.
Bu şekilde yapılan okul dışı faaliyetler, karşılaştığımız herkes ve her yer; köyler, toplum ve sokaklar da Outdoor eğitiminin bir parçasıdır. Camileri, sivil toplum kuruluşlarının mahalle sohbetlerini ve Gençlik ve Spor Bakanlığının çocuklarımız için yaptığı izcilik faaliyetlerini de Outdoor (açık kaynak) eğitimlerine örnek gösterebiliriz.
Sonuç olarak okul dışı Outdoor eğitimler; sadece öğrencilerin ruhsal, sosyal ve kültürel yönlerini geliştirmekle kalmıyor aynı zamanda, toplumsal bilincin oluşumuna da katkı sağlıyor. Bu tür manevi ve sosyal etkinliklerle çocuklarımıza; ateşin yaktığını, suyun boğduğunu, taşın sert olduğunu öğretmemiz gerekir. Ben yaşamadım, çocuklarım yaşasın diyerek onlara her şeyi hazır halde sunan, çocuklarına aşırı korumacı yaklaşarak onları hiçbir işe göndermeyen, sorumluluk vermeyen ailelerin kendileri ve çocukları acınacak duruma düşebilirler.