İhtiyaçlarımızı karşılamak için üretim yapmamız gerektiğini ve bunun üretim araçları ile mümkün olduğunu belirtmiştik. İnsanlık tarihi boyunca, insanın hazır bulduğu ve üzerinde hiçbir şey katmadığı, ona Yaradan’ın lütfu olan bir ortam vardır: Doğa. Üretimin gerçekleşmesinin olmazsa olmazı ilk unsurdur.
İlk insanlar, doğadan toplayıcı ve avcı olarak faydalanmış ve bu, yaşam mücadelesi için zorunlu olan beslenme sorununu çözmüştür. Toplayıcılık ve avcılık esnasında üretim, emekle birlikte gerçekleşmiştir. Zaman içinde bu unsurların çoğaldığını görmekteyiz.
Zirai işletmelerde toprak, ana üretim kaynağı olurken; sanayi işletmelerinde fabrika binaları bu kaynağı oluşturur. Bazı durumlarda ise ormanlar ana üretim kaynağıdır. Balıkçılık yapan işletmeler için denizler ve tatlı su kaynakları doğadır. Bunlara yer üstü kaynakları diyoruz. Kömür, petrol, altın gibi yeraltından çıkarılan madenler ise yeraltı üretim kaynaklarıdır.
İnsanoğlu, bunları ilk günden beri sürekli tüketmekte ve hiç bitmeyecekmiş gibi kontrolsüz bir şekilde kullanmaktadır. Günümüzde kendilerini “Yeşiller Grubu” olarak adlandıran çevreciler, tükenen doğal kaynaklara dikkat çekmektedir. Ülkemizde de çevreyi korumayı amaçlayan sivil toplum grupları zaman zaman karşımıza çıkmaktadır.
Bizim için doğa kıt bir kaynaktır. Onu çoğaltma imkanımız yoktur. Yeryüzündeki ekilebilir toprakları çoğaltamayız. Ormanları kesip ekilebilir hale getirmek çözüm gibi gözükse de, doğanın başka bir bölümünü yok etmiş oluruz. Ancak ekilebilir alanları sulu tarıma dönüştürerek verim artışı sağlamak mümkündür.
Doğanın ilk insan ile topraktan başlayarak su, yer altı kaynakları, hava ve güneş ışığı gibi unsurlarla tarihsel süreçte geliştiğini gözlemlemekteyiz. Günümüz bilişim çağında teknolojik ortamların bize sunduğu domain, hosting alanları veya teknolojinin kendisi, tarihsel süreçte gelişen doğa unsuru mudur, yoksa teknoloji başlı başına bir üretim unsuru mudur? Bu soru henüz cevabını bulamamıştır.
Torunlarımıza bırakacağımız doğaya sahip çıkmalı, emanete ihanet etmeden koruyup, gözetmeli ve geleceğe aktarılmasını sağlamalıyız. Doğa olmadan ihtiyaçlarımızı karşılayarak üretim gerçekleştiremeyeceğimizi unutmamalıyız.
Doğanın üretimden aldığı payın ekonomi literatüründeki karşılığının “rant” olduğunu belirterek, gelecek yazılarda görüşmek üzere, hoşça ve dostça kalınız.