Geçen haftaki “Gerçek Dost” adlı makalemin ardından, yine bu konuyla bağlantılı bir konuda, biz insanoğlunun yaklaşık seksen yıllık ömründe nasıl bir hırs içerisinde olduğunu hicveden ve belli bir süreden yola çıkarak “Sınırlı Hayat” adlı bir hikâyeyi sizlere aktarmak istiyorum.
Hikâyede anlatılan efsaneye göre; orta yaşlardaki bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ile birlikte, bir mağaranın önünden geçerken, “İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma! Çıktıktan sonra da kapının bir daha asla açılmayacağını unutma. İçeride de sekiz dakika süren var” diye bir ses duyar.
Bu sese kulak veren kadın, çocuğu ile mağaraya girer girmez, gördüğü manzara karşısında her şeyi unutur.
O meçhul ses, bu sefer yine tekrar ederek, “Ne istersen al, ama en mühim olanı unutma! Çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını unutma. İçeride sadece sekiz dakika süren var” diye uyarır.
Mağaraya giren kadın, büyük bir servet, altın ve mücevherleri görünce şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla mücevherleri, altınları toplamaya başlar.
Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur: “Yalnız sekiz dakikan var…”
Sekiz dakika çarçabuk geçer. Kadın toplamış olduğu kıymetli mücevherat ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden kapanır.
Bu sırada çocuğunu içerde unutmuş olduğunun farkına varan kadın için iş işten çoktan geçmiştir. Ağlamak, sızlamak, dizini dövmek, saçını-başını yolmak fayda vermez. Kapı bir kere daha açılmamak üzere kapanmıştır.
Burada anlatılmak istenen konulara gelince… Alın teri olmadan elde edilen zenginliğin uzun sürmediği ve bundan sonra daima ümitsizlik yaşandığıdır.
Bu durum, çoğu zaman biz insanoğlunun başına da gelebilir. Unutulmaması gereken bu dünyada yaklaşık 80 senelik ömrümüz vardır ve bir ses daima bize, “Sakın en mühim şeyi unutma!” der gibidir.
Mühim olan nedir?
Mühim olan, tabii ki, “Ebedi hayatı kazanmaktır”.
Ayrıca; kaybedilme ve riske sokamayacağımız şeylerdir diye düşünüyorum. Bunlar da; manevi değerlerimiz, doğru inançlar, doğru arkadaşlar, doğru çevre, doğru aile, hakiki dostlar ve bize ayrılan sınırlı hayattır.
Peki ya bizler?
Bizler, son zamanlarda en mühim şeyleri çoktan unutmuşa benziyoruz. Bunlar da kaybolan veya yitirilen muhabbet/sevgi, sulh/barış, mütevazilik/alçak gönüllülük, mertlik, ihlas/samimiyet değil midir?
Konuyu daha fazla uzatmadan siz sevgili okurlarıma ve takipçilerime; muhabbet ve sevgiyle kalarak, daima mütevazi ve samimiyet içerisinde hayat sürmeniz temennisiyle Allah’a emanet ediyor, her birinize sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.
Kalın sağlıcakla…