Çok Eşlilik Meselesi-6

Yayınlama: 05.08.2025
37
A+
A-

ÇOKEŞLİLİK MESELESİ. (6)

4- Ayetten Çokeşlilik Hükmü Çıkmaz Diyenlerin Delilleri:

a- Bu Ayetlerden Çokeşlilik Hükmü Çıkmaz:

Çokeşlilik meselesini dini yönden inceliyorsak burada da öncelikli dayanağımız Kur’an olmak zorundadır. Çok eşlilik konusunu Nisa 3, 20 ve 129. ayetlerle birlikte değerlendirmek gerekir. Kur’an’da sadece bir yerde çokeşlilik ima edilirken en az üç yerde tekeşlilik açıkça vurgulanmıştır. Asıl Kur’an’ın bu tavsiyelerine uymak gerekirken ayetleri zamana göre yorumluyor ve işlevsizleştiriyoruz. Şu ayetleri gelin beraber değerlendirelim:

“… Eğer yapacağınız bu evliliklerin yetimlere zarar vereceğinden korkarsanız sadece bir kadınla evlenin… Böylesi, haktan ve adaletten ayrılmamanız için daha uygundur” (Nisa, 4/3); “Bir eşi boşayıp yerine başka bir hanım almak istediğiniz de…” (Nisa, 4/20) ve “Ne kadar uğraşırsanız uğraşın eşler arasında adaleti asla sağlayamazsınız…” (Nisa, 4/129).

Bu üç ayetten ilki, yetimlere zarar vermekten korkarsanız tek eşle yetinin, bu sizin için daha hayırlıdır, diyor. İkinci ayet, ikinci bir eş aldığınızda değil de eşinizi boşayıp yerine başka bir eş aldığınızda, diyor. Son ayet ise birden fazla eşi olana seslenmiş ve eşler arasında asla adaleti sağlayamazsınız, demiştir. Şu hâlde bu ayetlerden çokeşlilik hükmü çıkarmak oldukça zordur.

Mesela Diyanet İslâm Ansiklopedisi’nde çokeşlilik konusu Nisa 3 ve 129. ayetlerle birlikte de değerlendirilmiş ve şu yorum yapılmıştır:

“… Çok evliliğe izin veren âyette, ‘Aralarında adaletsizlik yapmaktan endişe ederseniz bir kadınla yetinmelisiniz’ (en-Nisa 4/3) denilmektedir. Hz. Peygamber de, ‘Kimin iki hanımı olur da bunlardan birine farklı ilgi gösterirse kıyamet gününde bir tarafı felçli olarak haşr edilecektir’ (Müsned, II, 295; Ebu Davud, Nikâh, 38; Tirmizi, Nikâh, 42) buyurmuştur. Bu konuda şart koşulan adaletten maksat şeklî ve zahirî yönden gösterilen adalettir. … İnsanın elinde olmayan kalbi bağlılık, söz konusu adaleti zedeleyici bir unsur olarak görülmemiştir. Nitekim bir başka âyette, ‘Ne kadar istekli olsanız da kadınlar arasında tam adil davranmaya güç yetiremezsiniz. O halde birisine tamamen kapılıp diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın’ (en-Nisa 4/129) denilmek suretiyle kalbî temayülün söz ve davranışlara aksettirilmemesi istenmiştir…” (Kevser Kâmil Ali-Salim Öğüt, Çok Evlilik, DİA, cilt: 8, syf: 366).

Bu yoruma göre eşler arasında adil olmak bir erkek için mümkün değildir. Buna karşılık eşlerden birine kalben temayül etmenin söz ve davranışlara yansıtılmadığı sürece problem teşkil etmeyeceği de belirtilmektedir. Ancak bu isabetli bir yorum değildir. Kastamonulu Sadık Vicdani (ö.1939) böyle düşünmüyor ve oldukça dikkat çeken şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Mesela iki kadınla evli bir adamın eşlerinden birisi ile zevk ve keyfini sürerken, diğer eşin kendi odasında nasıl durabileceğini, nasıl katlanacağını havsalama aldıramıyorum.” (Ebu Rıdvan M. Sadık Vicdanî, Hz. Muhammed Niçin Çok Evlendi? s. 33-34).

Nisa suresinin 3 ve 129. ayetlerinden hareketle konuyla ilgili daha isabetli olan karşıt yorumlar da yapılmıştır. Şu açıklama onlardan biridir:

“Bazı araştırıcılar, İslâm’ın asıl olarak tek evlilikten yana olduğunu belirtiyor ve bununla ilgili bazı deliller ileri sürüyorlar… ‘… Eğer aralarında adaleti yerine getirememekten korkarsanız bir kadınla evlenin’ (Nisa 4/3). ‘Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya gücünüz yetmez’ (Nisa 4/129). Bu ayetleri ölçü alan Kasım Emin şöyle diyor:

‘Bu iki ayeti okuyan bir kişi Peygamber’in sünnetine ve onları bir arada tutmanın mübah olduğunu gösteren uygulamaya bakmaksızın birden fazla kadını nikâh altında bulundurmanın haramlığına hükmetse, vardığı hüküm bu iki ayetin manasından uzak olamazdı’.” (Kasım Emin, Tahriru’l-Mer’e, Fas- l-u Teaddüdi’z-Zevcat’dan Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, cilt: 1, syf: 324).

Şu hâlde Mısırlı hukukçu yazar Kasım Emin’e göre, “çokeşliliğin haramlığına hükmetmek” ayetlere uygun düşmektedir. Çünkü çokeşlilik uygulaması fıtrata aykırıdır.

b- Mesnâ ve Sülâse ve Ruba’a Sayıları:

Nisa 3. ayette geçen mesnâ ve sülâse ve ruba’a kelimeleri aynen Fatır suresi 1. ayette de geçmekte ancak farklı tercüme edilmektedir. Şimdi konuyla ilgili açıklamaları nakledelim:

“Bu âyetteki mesnâ ve sülâse ve ruba’a kelimeleri genellikle, ‘iki, üç, dörde kadar’ şeklinde çevrilmekte ve fakat bu çeviri âyetin lafzına uygun düşmemektedir. Kaldı ki söz konusu ifadeyi bu şekilde çevirenler her nedense 35/Fatır 1. âyetteki mesnâ ve sülâse ve ruba’a ifadesini ‘ikişer, üçer, dörder’ diye çevirmekte ve dolayısıyla meleklerin kanatlarını dörtle sınırlandırma yoluna gitmemektedirler.

Gerçekte teaddüd-i zevcâtla ilgili ‘dört kadın’ sınırlaması Kur’an’a değil, icma haline gelmiş örfe dayanmaktadır. Bu konuda Hz. Peygamber’e atfedilen hadisler ise -şayet sahih iseler- kişiye özel hükümler içermektedir.

Tüm bunlar bir yana, bu âyet teaddüd-i zevcâtın limitlerini belirlemeye değil, himaye altındaki dul kadınlara ve yetim kızlara haksızlık yapmamak gerektiğiyle ilgili bir ahlaki hükme işaret etmektedir.”

(Mustafa Öztürk, Kur’an-ı Kerim Meali, Nisa 4/3, dipnot: 106).

Âyette geçen “mesnâ, sülâse, ruba’a” ifadeleri herhangi bir sayısal sınırlama içermez. Çevirimizde de yansıttığımız gibi burada konu, eş sayısını sınırlandırmak değildir. Ayrıca Hz. Peygamber’in bizzat kendi uygulaması da böyle değildir. Bunun ona has bir durum olduğunu iddia etmek de pek müdellel değildir…. Sahabelerden bazılarına, eşlerinden dördünü bırakıp diğerlerini boşamasını tavsiye ettiği şeklindeki rivayetler, nihayetinde bazı kişilere özgü hususi hüküm ifade eder. Buradan hareketle diğer sahabenin bunu umumi bir emir telakki ettiği ve buna bağlı olarak eş sayısının dört ile sınırlandırılması ümmetin icmaı olarak düşünülebilir… (Bk. Hasan Elik-Muhammed Coşkun, Tevhit Mesajı, Nisa 4/3, dipnot: 5).

Kur’an-ı Kerim Allah’ın sözlerinde asla bir değişiklik olmayacağını açıkça beyan etmiştir (bk. Kaf, 50/29). Buna rağmen Fatır suresi ilk ayetinde meleklerin kanatları ile ilgili mesna ve sülase ve ruba’a kelimelerine sayı sınırlaması getirmeyen âlimler, ne hikmetse bu suredeki aynı ifadeleri dörtle sınırlandırmışlardır. Peki, Allah’ın aynı sözleri bir ayette farklı, başka bir ayette farklı olabilir mi? Olursa Allah’ın sözlerinde tutarsızlık olmaz mı? Bu açıklamalara göre, maalesef ayetler farklı yorumlanmış ve Nisa 3. ayette tali bir konu ana konunun önüne geçirilerek isabetsiz bir hüküm oluşturulmuş ve araç amaç haline getirilmiştir. Dolayısıyla bu ayetten çokeşlilik hükmü çıkarılamaz.

c- Hz. Peygamber Kızına Kuma Getirilmesine Karşı Çıkmıştır:

Mekke’nin fethinden hemen sonra Hz. Peygamber’in damadı Hz. Ali’nin Mekke müşrik liderlerinden Ebu Cehil ’in kızı Cüveyriye ile evlenmesi gündeme gelmişti. Hz. Peygamber’in bu evliliğe şiddetle karşı çıktığı bilinmektedir. Sahih-i Müslim’de olay şöyle nakledilmiştir:

“Damadı Hz. Ali, eşi Hz. Fatma’nın üzerine evlenmek istedi. Bu duruma üzülen Fatma babasına gelerek üzüntüsünü dile getirdi. Bunun üzerine aynı şekilde çok üzülen Resulullah (sav.), minbere çıkarak, okuduğu hutbede bu olaya şiddetle karşı çıktı ve, ‘Ali evlenmek istiyorsa Fatma’yı boşamalıdır. … Onu üzen beni üzmüş olur, onu sevindiren beni sevindirmiş olur. Çünkü o, benden bir parçadır’ dedi.’” (Müslim, Fadailü’s-Sahabe, 93-94’den Prof. Dr. Nevzat Âşık, Hz. Peygamber’in İnsana ve İnsan Onuruna Verdiği Önem, s. 20, TİPYAN YA. ).

Hangi baba kızının üzülmesini ister? Şayet Kur’an-ı Kerim, birden fazla evliliğe ruhsat vermiş olsaydı Kur’an’ı bizzat tebliğ etmekle görevli olan Allah Resulü ’nün tavrı böyle mi olurdu? Kaldı ki çok evliliğe dayanak yapılan Nisa 3. âyeti Mekke’nin fethinden önce nazil olmuştu.

Hz. Ali, Hz. Fatma’nın sağlığında ikinci bir kadınla evlenmemiş ve o vefat edinceye kadar tek eşli bir hayat sürmüştür. (Bk. DİA, Fatma Md., cilt: 12, syf: 220).

“Bir grup İslâm bilgini, bu hadisten şu neticeye varmışlardır:

‘Kocasının, üzerine evlenmesinden rahatsız olacak itibarlı bir kadının üzerine evlenerek rahatsız edilmesi helal olmaz. Eğer kadın erkeğe, üzerine evlenmemesini şart koşarsa veya adetler bu istikâ- mette ise erkeğin buna riayet etmesi gerekir.’ …

Buna göre İslâm’da asıl olan tek eşliliktir. Müslümanlardan büyük bir çoğunlukta bu prensip üzerine yürümüştür. İslâm ülkelerinde yüzde doksan uygulama da budur.” (Doğ. Gün. Büyük İslâm Tarihi, cilt: 1, syf: 325).

Bu açıklamadan kadınların itibarlı itibarsız diye ikiye bölündüğü ve itibarlı kadınların üzerine evlenilemeyeceği gibi bir anlam çıkabilmektedir. İslâm bölmeye değil birleştirmeye gelmiştir bu sebeple bu açıklama isabetli değildir ve İslâm’ın adalet ilkesine de aykırıdır. Hiçbir koca karısını üzme hakkına sahip değildir.

Ayrıca birden fazla eşe sahip olmak hem fıtrata hem ahlaka aykırıdır. Aksi halde peygamber terbiyesiyle yetişmiş Hz. Fatma bu evliliğe karşı çıkmaz Hz. Peygamber de ona destek vermezdi. Allah’ın izin verdiği, Kur’an’ın tavsiye ettiği bir uygulamaya Allah Resulü karşı olabilir mi? Şu hâlde çok eşlilik Kur’an ’ın emri değildir. Koca eşler arasında adil olmalıdır falan demek de doğru değildir.

d- Hz. Peygamber’in Eşi Hz. Ayşe Çokeşliliğe Karşıydı:

“Hz. Muhammed Devrinde Kadın” teziyle doktorasını tamamlayan DEÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rıza Savaş: ‘İslâm çokeşliliği teşvik ediyor gibi algılansa da bu meseleyi Müslümanların tam manasıyla hazmedemediklerini; Hz. Ayşe’nin, Peygamberimiz ’in vefatından sonra İslâm’ı en iyi bilen kimse olduğunu, İslâm düşüncesine tenkit geleneğini getirdiğini, Peygamberimiz ‘in çok eşli olmasından rahatsız olduğunu ve bu konuda onu eleştirdiğini, yaygın görüşün aksine Hz. Ayşe’nin evlendiğinde 9 değil 18 yaşında olduğunu…’ belirtmiştir.” (Bk. Sabah, 8 Mayıs 2008).

Zerkeşî’nin hazırladığı “Hz. Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler” kitabı Hz. Aişe’nin kişiliği ve tenkit geleneği konusunda önemli bir çalışma olarak değerlendirilebilir.

Hz. Ayşe Validemiz, peygamber terbiyesiyle yetişmiş Kur’an’ı iyi bilen biriydi. Tefsir konusunda öncü otoritelerden biri kabul edilmektedir. Şayet Kur’an-ı Kerim çokeşliliğe izin vermiş olsaydı Hz. Ayşe buna karşı çıkabilir miydi? Dolayısıyla ayetin çokeşlilikle bir alakası yoktur.

e- Tek Eşli Sahabeler:

“… Sadece yabancılar değil, günümüz Müslümanlarında bile Asr-ı Saadet dönemi Müslümanlarının çokeşli aile hayatı yaşadıklarına dair yaygın kanaat hâkimdir. Acaba gerçek böyle midir? Tesadüfi örnekleme metoduna göre sahabe biyografisine başvurularak yapılan bir gözlemde sahabelerin çoğunun tek eşli olduğu ortaya çıkmıştır. Ömürleri boyunca tek evlilik gerçekleştiren 23 sahabe arasında Ubey b. Ka’b, Ebu Ubeyde b. Cerrah, Hassan b. Sabit, Amr b. El-As, Fadl b. Abbas, Muğire b. Şu’be, Abdullah b. Zeyd, Ebu Eyyüp el-Ensari, Ebu Hüreyre, Cabir b. Abdullah, Zeyd b. Sabit ve Erkam b. Ebi’l-Erkam gibi meşhurlar da vardır…” (Abdurrahman Kurt, Dini Kaynakların Çok Eşliliğe ilişkin Görüşleri Ve Osmanlılarda Çok Eşlilik makalesi, Uludağ Ünv. İlahiyat Fak. Dergisi, cilt: 8, 1999, syf. 197).

Şayet Kur’an birden fazla evliliğe izin vermiş olsaydı Kur’an’ın nazil olduğu bu dönemde ona gönülden bağlı bu sahabeler bu ruhsattan yararlanmak için yarış yapmazlar mıydı? Şu hâlde Kur’an tekeşliliği emretmiştir.

e1- Hz. Ömer’in Tavrı:

Kur’an-ı Kerim Yahudi ve Hristiyanların temiz olan yemeklerinden yeme ve iffetli olan kadınlarıyla da evlenme izni vermiştir (bk. Maide, 5/5). Buna karşılık Hz. Ömer halifeliği döneminde Mümin kadınlar bekar kalıyor gerekçesiyle gayr-i müslim kadınlarla evlenmeyi yasaklamıştır. Hatta o, Medain Valisi Huzeyfe’ye ehl-i kitaptan olan karısını boşama emrini vermiş valinin itirazına rağmen boşanma gerçekleşmiştir. (Bk. Dr. İbrahim Paçacı, Güncel Dini Meseleler İstişare Toplantısı I, s. 262).

Hz. Ömer Kur’an’ın nüzulüne tanıklık etmiş ve onu iyi bilen biriydi. Şayet Kur’an dörde kadar hanımla evlenmeye izin vermiş olsaydı hem Mümin hanımlar kocasız kalmaz hem de ehl-i kitap kadınlar Mümin kocalarından boşanmazlardı. Hz. Ömer, ikinci, üçüncü ve dördüncü eşe izin verir, onlarla evlenin diyebilirdi. Ancak uygulama böyle olmamıştır. Şu hâlde İslâm’da çokeşlilik yoktur.

e2- Çokeşliliği Hz. Peygamber Sınırlamış Kur’an Teke İndirmiştir:

“Sınırsız hanımla evlenmenin mümkün olduğu İslâm öncesi Cahiliye geleneği göz önüne alındığında, Kur’an’da yer alan ve Hz. Peygamber’in şahsi hayatında görülen birden fazla evlilik, bir bakıma bu uygulamaya yönelik bir sınırlama anlamına gelse de, bizzat Kur’an’ın tavsiyesinin tek hanımla evlilik olduğu, ilgili âyetlerden zorlanmadan çıkarılabilecek bir sonuç olarak görünmektedir…” (M. Hayri Kır- Başoğlu, Ahir Zaman İlmihali, s. 355).

Sonuç olarak bu açıklamadan, önceleri sınırsız olan çokeşliliği Hz. Peygamber’in dörtle sınırlamış olduğu Kur’an’ın ise bunu tekeşliliğe indirdiği açıkça anlaşılmaktadır.

error: Kopyalama Yasak