Bağ Bozumu

Yayınlama: 24.10.2025
48
A+
A-

Elbette bağlar çoktan bozuldu. Pekmezler kaynadı, orcikler asıldı, pestiller yayıldı. Ama imeceli isleri anlatırken sonbahar girişinde olduğunuzu varsayalım.

Güz yalnız hüznün mevsimi değil. Dileklerin, umutların, özlemlerin odaklandığı bir mevsim. Anadolu insanının çok işi var sonbaharlarda. Üzümler toplanacak, pekmez kazanları kurulacak, erişteler kesilecek, kuskus çevrilecek, bulgur çekilecek. Dahası mı? Uzaktan uzağa davulun, zurnanın sesi duyulacak. Anadolu’da, sonbaharda alınacak ürünlerin bereketiyle kaç yangın yürek sulanacak. Düğün-dernekle kök salacak.

Behçet Kemal Çağlar’ın, diğer adıyla Ankaralı Âşık Ömer’in, Ürgüp’te bağ bozumu şiirini hatırladım. Boşuna internet sitelerinde saatlerce aradım durdum. Yine eski usulle kitap raflarım imdadıma yetişti:

“Çek git dedim sana, gel git mi dedim,
Sesimi mi içti, kulağın sarhoş.
Ne bu dolanışın kapımda benim?
Üzüm mü çiğnedi ayağın sarhoş.

Var ise aklını bağda yitirdin,
Yerine bir salkım dirmit getirdin.
Su yerine şaraba mı batırdın?
Saçın darmadağın, tarağın sarhoş.

Kafan duman, seçemezsin yüzümü,
Aman, gözüm sanıp sevme üzümü,
Geldi gönlümdeki bağın bozumu;
Onu tadamazsın, damağın sarhoş.

Üzümün üstünde kızlar tepinir,
Karlı baş içinde yazlar tepinir,
Gönlüm de göğsümde sızlar tepinir,
Meyvan sarhoş olmuş, tabağın sarhoş.
…………..”

Bağbozumu vakti, Türkiye’de batıdan doğuya değişkenlik göstermekle birlikte, ağustos ayının ikinci yarısından başlayarak, Ekim ayının sonuna kadar devam eder. Bozulan bağlar olsun nede olsa bağ bozumu olağan bir şey ama insanoğlu bozulmasın yeter ki…

Hasat edilen üzümler, en kısa sürede işlenmelidir. Kaliteli şarap üretimi için bağlarda sabaha karşı ve gece serinliğinde hasat yapılır

Aklıma gelen ilk görüntü, eğilip doğrulan, harıl harıl çalışan kadınlı erkekli köylüler… Kasa kasa toplanan üzümler bir yanda da kamyona yükleme yapan işçiler…

Bir başkadır kaynayan kazanlardan çalınan pekmezlerin tadı.

İnsanlar imece usulü ile nasılda hemen toplarlar dallarından üzümleri.

Baharın gelişini, doğanın uyanışını coşku ve derin köklerden beslenen ritüellerle karşılayan Trakya halkı, emeklerinin karşılığını alışını, minnet duygularıyla, bambaşka coşkularla yüklü ritüellerle yansıtır.

Trakya’da sonbaharın gelişi demek; tarım işlerinin bitmesi, hasat, ürünün ambarlarda yerini alması, kışlıkların hazırlanması ve bağ bozumu demektir.

Üzüm… Kutsal Meyve…

Zamanın ötesinden adeta kutsal atfedilen bir meyve.

Hak dinlerin kutsal kitaplarında hurma, incir, zeytin ve nar gibi meyvelerle adı zikredilir.

Hz. Nuh’un büyük tufan sonrası içinde bulunduğu gemi karaya oturduğunda, elinde tuttuğu dal parçasını karaya ayak basar basmaz toprağa ektiği, bunun da bir asma dalı olduğu rivayet edilir.

Mezopotamya topraklarında yükselen ve dünyanın 7 harikasından biri kabul edilen Babil’in Asma Bahçeleri’nin ismini günümüze kadar taşıması, anlaşılabilir bir durum olsa gerek.

Trakya yöresinde bağcılık öylesine derin bir kültür ve onun iz düşümleriyle doludur ki, halk türkülerinde bile bu durum aktarılmış… Şarköy’ün dillere pelesenk “Nazife Hanım” türküsü de o bağ bozumu türkülerinden biri olarak günümüze ulaşmış.

Bağ ürünlerinden şarap üretimi tamamen gayrimüslimlerin elinde şekilleniyordu. Müslüman ahali ise inançları gereği buna yanaşmaz, bağların üzümlerinden yemeklik olarak kullanır, yaprağının salamurasını yapıp yemeklerinde sarmalık kullanır, pestil, pekmez, bulama, hardaliye, kükürtlü şıra, üzüm şurubu, sirke vb…ürünler hazırlardı. Bu sebeple, Müslüman ahali “yaprağını yiyenler”, gayrimüslim ahaliye ise “şarabını içenler” diye anlatılırlardı.

Bu kültür Trakya yöre mutfağında da kendini gösterirdi. Örneğin; Kırklareli’nin meşhur yemeklerinden olan papaz yahnisi hazırlanırken gayri Müslimler şarap kullanırken, bu güzel yemeğin aromasını Müslümanlar üzüm sirkesi kullanarak sağlıyordu.

 

error: Kopyalama Yasak