Kültürümüzün Tadını Kaybediyoruz: Nesiller Sağlıksız Beslenmeye Sürükleniyor

Yayınlama: 26.07.2025
Düzenleme: 26.07.2025 14:20
44
A+
A-

Bir milletin hafızası yalnızca diliyle, tarihiyle değil; sofrasındaki yemeklerle, mutfağındaki kokularla da yaşar. Bugün ne yazık ki genç nesillerin büyük kısmı kendi kültürüne ait geleneksel yemekleri tanımıyor, tatmıyor, hatta bazen duymamış bile oluyor. Üstelik bu durum sadece gençlerle sınırlı değil; orta yaş grubu bile artık “neydi o eskiden yaptığımız yemek?” diye hatırlamaya çalışır hale geldi. Sağlıklı ve köklü geleneksel mutfağımız, hazır ve sağlıksız ürünlerin gölgesinde yok olmaya yüz tutmuş durumda.

Ev Yapımı Tatların Yerini Hazır Gıdalar Aldı

Eskiden her evde kışlık tarhana hazırlanır, kurutulur, cam kavanozlarda saklanırdı. Şimdi marketlerde raf ömrü uzatılmış katkı maddeli hazır çorbalar her eve girdi. Ev yapımı kesme makarnalar yerini birkaç dakikada pişen, lezzetten yoksun hazır noodle’lara bıraktı. Hoşaf, gak, meyve kurusu, ekşi macun, erik suyu gibi hem sağlıklı hem geleneksel tatlar neredeyse hiç tüketilmiyor. Kızılcık şerbeti artık sadece tarih kitaplarında kaldı. Gençlerin büyük bölümü kızılcığın ne olduğunu bilmiyor, yaban mersini ya da ahududu gibi doğada bulunan doğal besinlerle hiç tanışmadı bile.

Unutulan Lezzetler, Terk Edilen Kimlikler

Kete, bazlama, gözleme, gödek gibi taş fırından çıkan nefis hamur işleri, sadece köy düğünlerinde ya da nostalji günlerinde anımsanır hale geldi. Muhacirlerin Ramazan tatlısı olan cevizli saraylı, gençler için yabancı bir tat. Oysa tüm bu yemekler, sadece damakları değil, tarih bilincimizi, kimliğimizi de beslerdi. Gerçek köy tavuğu, bir zamanlar kıymetliydi; şimdi pişme süresi uzun olduğu için tercih edilmiyor, yerine hormonlu, antibiyotikli market tavukları alınıyor.

Nereye Gidiyoruz?

Bu gidişat yalnızca bir beslenme tercihi değil; sağlık, kültür, ekonomi ve kimlik kaybının birleşimidir. Hazır gıdalar sadece sağlığa zararlı değil, aynı zamanda dışa bağımlılığı artırıyor. Kalp-damar hastalıkları, obezite, diyabet gibi kronik hastalıkların artışında bu hazır gıdaların payı büyük. Üstelik geleneksel besin zincirini kaybetmek, aynı zamanda yerel üreticinin, küçük çiftçinin de geçim kaynağını kaybetmesi anlamına geliyor.

Ne Yapmalıyız?

Bu gidişata ivedilikle dur denmelidir. Aksi halde sadece sağlıksız nesiller değil, köksüz, kimliksiz toplumlar yetişir. Bu amaçla;

1. Hazır gıdaların zararları kamuoyunda sık sık ve etkili şekilde anlatılmalı, özellikle gençlere yönelik kampanyalar yapılmalıdır.

2. Okullarda “Yemek ve Kültür” dersleri zorunlu hale getirilmeli; çocuklara geleneksel yemekler hem teorik hem pratik olarak öğretilmelidir.

3. Ev yapımı, geleneksel gıdaların üretimi teşvik edilmeli, küçük üretici desteklenmelidir.

4. Zararlı katkı maddeleri içeren ürünler yasal düzenlemelerle denetlenmeli, gerekiyorsa raflardan kaldırılmalıdır.

5. Medyada, dizilerde, sosyal içeriklerde geleneksel mutfak daha görünür hale getirilmelidir.

Bu sadece nostalji değil, bir gelecek meselesidir. Kültürüne yabancı, sağlığı tehdit altında olan bir nesil inşa ediyoruz. Sofralarımızdan eksilen her geleneksel yemek, aslında kimliğimizden kopan bir parçadır. Kendimizi ve neslimizi korumak için, mutfağımızı korumalıyız.

error: Kopyalama Yasak