Şol gökleri kaldıranın,
Donatarak dolduranın,
Ol deyince olduranın,
Doksan dokuz adıyla
Yine Aralık geldi, yine bir yıl bitiyor.
Yine o büyük acı tazeleniyor, kabarıyor. Yirmi altı yıl bitiyor Sıtkı Bey bizi bırakalı. Nasıldır, neyler, bilmiyoruz. Belki “memnundur seferinden” şairin dediği gibi.
Memnun olmasan ne yapacaksın ki? Allah’ın kanunlarında değişiklik olmaz. Bize düşen elimizden geleni yapmaktır. Sıtkı Bey davası yolunda elinden geleni en iyi şekilde, hem de koşarak yaptı. Derim ki iki üç kişinin taşıyacağı yükü tek başına taşıdı.
Geçenlerde bacım Hatice, “Sıtkı ağabey, bana bir hatıra yazmıştı. Defterleri karıştırırken buldum” dedi, bana gösterdi.
“Dava adamı, daha doğrusu, insan nasıl olmalıdır?” sorusuna cevap vermiş. 15 Ağustos 1980’de yazdığı bu hatırayı aynen alıyorum:
Bacım,
Kalû Belâ’da tanışan ruhlar, dünyada da yeniden karşılaşırlarsa aradaki bağlar daha da kuvvetlenir.
Yaratılışımızın gayesi olan, “insanca yaşamak ve yaşatmak ve Yaradan’a lâyık olduğu şekilde kulluk” işinin yerine getirilebilmesi için insanın güçlü olması gerekir. Güçlü olmanın başlangıcı ise İnanç’tır. İnanan insan velev ki dünyada tek başına bile olsa, en güçlü olandır.
Ancak bugün en önemli dertlerimizden birisi, inananların inandıkları gibi yaşama konusunda gösterdiği zafiyettir. Gerçek dava adamı, “El neyi isterse istesin, ben bunu istiyorum” diyebilendir. Dava adamı, bozuk düzenin yetiştirdiği insanların ölçülerine göre gerektiğinde gülünç olmayı göze alabilendir.
Bu ölçüler dahilinde çalışmaya devam edersek, Türk Milleti’nin yeniden hakkı olanı elde etmesi, işten bile değildir.
Bu temennilerle sana ve Büyük Milletimize gayret, azim, başarı; şahsına da mutluluklar dilerim. T. T. K. ve Y.
Akıncılar / 15 Ağustos 1980
Sıtkı TURAN
Bu meyanda Rabbimiz,
“Gevşemeyin, üzülmeyin eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir” (Al-i İmran / 139) buyuruyor.
Sonra da diyor ki: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever; mü’minlere karşı alçakgönüllü, kafirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihat ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bunlar Allah’ın dilediğine verdiği bir lütuftur. Allah’ın lütfu geniştir. O, her şeyi bilir” (Maide / 54)
Sıtkı Bey, sen de, inşallah bu lütuflara erenlerden olmuşsundur. Ruhun şâd, mekanın cennet olsun.